Predator: Vahşi Topraklar / 2025 Film İncelemesi
-
Yıl 1893. Kraliçe Viktorya zamanı. Hindistan'ın İngiliz sömürgesi altında olduğu karanlık bir yıl. İnsanların tarımla uğraşarak geçimini sağladıkları küçük bir kasaba olan Champaner'de kuraklık başlamıştır.
Odaya girdiğimizde hemen bizi bekleyen tehlikenin sıcaklığını hissederiz. Yanan Işıklar bize hemen şunu anlatır; zarlar atılmış, tutku ve arzunun gizli oyunları örmüştür ağını.
Farklı ütopik kasaba tasvirleri içerisinde, özel güçleri olup sıradan insanlarmış gibi yaşayan karakterlerin geçidini içinde barındırıyor. Çeşitli süper kahraman filmlerindeki süper güçlerin kolaj olarak farklı bir yansımasını, kasabadaki tüm köylülerin ü...
Fransız ip cambazı Petit, tel üzerindeki başarılarına yenilerini eklemek istiyor. Yeni yapılan İkiz Kuleler'in arasına ip gererek üzerinde yürümeyi kafasına koymuştur bir kere.
II. Dünya Savaşı öncesinin karanlık günlerinde İstanbul kentinde, eski zamanların harap konaklarının sakinleri, yoksulluk, korku ve güvensizlik içinde birbirlerine sarılırlar.
Kasabadaki herkes küçük dertleriyle iç içe, sürprizlere kapalı hayatlarıyla yine de huzurlu görünüyor. Ancak bu huzur, çocukluğunu geçirdiği bu kasabada bir film çekmeyi kafasına koymuş Muzaffer'in gelişiyle biraz zedeleniyor.
Usta oyuncu Jean Reno ve Natalie Portman, soğuk bir katil ile küçük bir kız arasındaki sıra dışı bağı anlatan bu kült filmde bir araya geliyor. Luc Besson'un yarattığı Leon, sinema tarihinin unutulmaz karakterlerindendir.
Film, mafya tarafından yaşanan sıkı dostlukların aslında ikiyüzlülüğüne dem vuruyor. Arası bozulmayacak insanların işler ters gidince neler yapabileceğini, çıkarları uğruna ne dostlukların talan edebileceklerine dikkat çekmektedir.
Yerli Sinema artık günümüz kültürünün o kadar önemli bir parçası haline geldi ki, sektör ve personelleri açısından bu ekmek kapısının hiç var olmadığı gerçeğini kabul etmek oldukça zor. 1890'da Avrupa'da başlayan siyah ve beyaz görüntülerin sessiz bir şe...
II. Dünya Savaşı yıllarında üç oğlunun birden ölüm haberini alan anne, dördüncü oğlunun yaşadığını duymak ister. Artık tüm Amerikan Donanması'nın ilk hedefi, annenin son oğlu James Ryan'ı ne pahasına olursa olsun kurtarmaktır.
İç Savaş sırasında esrarengiz bir adam, Batı sınırına doğru yaklaşır. Ne evi, ne arkadaşları ne de sadakati vardır. Ta ki kendisi gibi umursamaz ve bağımsız iki yabancıyla karşılaşıncaya kadar.
Türkiye'nin karanlık zamanlarından biri olan 'Hayata dönüş operasyonları' sonrasında cezaevinden salınan Yusuf adında melankolik bir gencin, hayata dair mücadelesinden bir kesit sunar bizlere.
Görevlerini tamamlayarak Dünya'ya dönmeye hazırlanan kargo gemisi Nostromo'nun beş erkek, iki kadın ve bir kediden oluşan mürettebatı özel kabinlerinde uykudadır.
Annesinin hapis cezası yüzünden artık hapishanede büyümek zorunda kalacak olan Barış, bütün mahkumların neşe kaynağı olur... Barış ile İnci arasında gelişen bu sevgi dolu destek, hücre duvarlarını aşarak koskoca bir dünya yaratmalarını sağlayacaktır.
Roman Polanski, trajedi dolu, hırpalayıcı filmi The Pianist ile Wladyslaw Szpilman'ın gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Szpilman'ın otobiyografisinden uyarlanan film, II. Dünya Savaşı'nın hemen başlarında Polonya'da Alman işgali ile gelişen olaylarla başlı...