"Görmeyi o kadar çok istiyordum ki artık hayal etmeye bile cesaret edemez oldum."
1984 yılında sessiz sakin bir filmin, en saygın film festivallerinden birinde hiç favori olmamasına rağmen jüriden tam puan alarak bütün ödülleri kazanması, tüm dikkatleri üzerine çekmesine neden oldu. Yönetmen Wim Wenders'ın bu yol hikayesi, Texas'ın değişken anlatımı ve kahramanın iç dünyasına sızma çabaları ile, o dünya üzerindeki sayısız film eleştirmeni için en büyük eserler arasındaki yerini hala korumaktadır. Duyguya çok daha fazla odaklanan, görsel açıdan çekici bir yol ve yolculuk hikayesi.
Batı Amerika'nın eski efsanevi arka planına karşı şiirsel bir kaşif olan karakter, film sanatına duyduğumuz ilginin temel nedenlerinden birisini de tekrar hatırlatır. Bazılarımızın hatıralarında kalmış derinliği keşfetme arzusu, "geçmiş orada duruyor, istersen ulaşabilirsin çağrısı"dır.
Beyaz perdeye düşmesinden bu yana 34 yıl geçmiş olmasına rağmen Wenders'ın hikayesi, hala şaşırtmaya devam ediyor. Belki de gücünün en belirgin özelliği, bu büyük serüvenin en belirgin detayı hafızasını kaybetmiş bir adamın Mojave çölünde amaçsızca yürümesidir. Özünde eski moda bir insanın düşüncelerini, algılarını ve çevresindeki reaksiyonları kendi perspektifinden ele alarak taze, yeni ve benzersiz bir şekilde yaratılmış harika bir modern hayat öncesi portresi olarak görülebilir bu film.
Hikayesi kadar görsel kimliği de büyüleyicidir. Texas'ın nefes kesici manzaraları, güneş ışığında beliren eski petrol istasyonlarıyla süslenmiş okyanusa doğru uzanan kahverengi tozlu, çorak ve sisli yolları ile birlikte, kavurucu sıcakların altında kendilerine yer bulmaya çalışan insanların artık azalmış olduğu kasabalar göze çarpar. Bir baba ve oğul arasındaki kaybolmuş ilişki bağları ve aşkın, sevginin yaratabileceği uç durumlar eşliğinde ilerler hikaye.
Uzun bir çöl yolculuğunun ardından yorgun argın bara ulaşan Travis ile tanışırız. İçeride ani bir şekilde bayılan Travis, bir doktorun yardımlarıyla bilinci geldikten sonra kendisine yöneltilen hiçbir soruya doğru cevap veremez. Bir süre sonra sorulardan bunalan doktor, kimliğini karıştırdığında üzerinden küçük bir not kağıdı çıkar. Kağıtta bir telefon numarası vardır ve bu numarayı aradıklarında Travis'in dört yıldır kayıp olduğunu öğreniriz.
"Zamanımızın en seçkin tekil sinemasal filmlerinden biri."
Robby Müller o eşsiz görüntü yönetmenliği ile, derin ve geniş güzelliklerin ve aşırı boşluğun göz kamaştırıcı görsel tonunu belirleyerek ışık ve tonlarla zekice oynar. Yapımcısı tarafından daha öncesinde titizlikle araştırılan ve sadece dört hafta gibi bir sürede çekilmiş olduğu iddia edilen "Texas, Paris", her türlü övgüyü hak etmektedir.
Facebook Yorumları