Eşinin ani ölümünün ardından genç bir baba, üç kızını yetiştirmesine yardım etmesi için kayınbiraderinin ve çocukluk arkadaşının yardımına başvurur.

"Aile önemli bir şey değildir; o, her şeydir."

90'lı yıllara ait bu eğlenceli mini seri, cumartesi günlerini iple çektiğim yılları hatırlattı bana. "Bizim Ev"i izlemeye başladığım çocuk yaşlarımdan kalma bir komedi olarak harika bir aileye sahip. Hoş ve eğlenceli zamanları ve anılarımı tekrar canlandıran, bir çocuk olarak sevebileceğiniz nadir kaliteli yapımlardan biri.

Çocuklardan ve ebeveynlerden oluşan -her zaman bir arada gördüğümüz- Tanner ailesi, karşılarına çıkan büyük-küçük bütün problemleri birlikte atlatan, doğal görünüme sahip bir çekirdek aile.

Bizim Ev için dikkat çekici olan bir detay ise "Alf", "7'den 70'e" ve "Kara Şimşek" dizileri gibi yıllar boyunca çekiciliğini kaybetmemesi ve izleyiciler tarafından kültler arasına yerleştirilmiş uzun soluklu bir yapım olması.

Hikayede karşımıza kahraman olarak eşini yeni kaybetmiş ve ailesini kanatları altına almış bir baba figürü çıkıyor. Danny Tanner, üç genç prensese sahip: Dj, Stephanie ve Michelle. Kendi kariyerini bir kenara bırakan Joey ve hayattaki en yakın arkadaşı Danny'nin de içlerinde bulunduğu aileye, biraz mizah ve nezaket getiren bir komedi. Feleğin çemberinden birlikte geçer ve bu zorlu süreçte birbirlerine destek olurlar. Serinin parlaklığını, ne anlatmak istediğini ve ne izleteceğini az çok anlamamıza yardımcı oluyor bu durum.

Bu dizinin olumlu yönleri, her zaman iyi bir ahlak sahibi olmasının yanı sıra, hastalıklı ve sorumsuz ebeveynlerin dışında, daha temiz ve saf bir kesimi ön plana sunması ve aile olmanın gerekliliklerini yerine getirmeye çabalayan, aynı zamanda ders niteliği de taşıyan bir yapım olması. Çocukların büyüme evreleri dahil olmak üzere birçok insanın nasıl şekilleneceğini, ilişkilerinde karşılaşacakları tipik sorunlarla nasıl başa çıkmaları gerektiğini gösteren üç ebeveyne sahibiz.

Mizah ve eğlence bir artı olarak görünüyor. Bugünün sit-com'ları ile karşılaştırıldığında zaman zaman "Selena", "Küçük Cadı", eğlence ve mizah olarak ise "Çarli" karışımı diyebileceğimiz bu dizideki karakterlerin birçoğunu, insanlar kolayca sevebilir ve onlarla benzer ilişkiler kurabilir.

Ailenin karşısına çıkan negatif problemler çok iyi çözülür. Hayatın bu kadar kolay olduğuna neredeyse inandırabilecek ya da en azından böyle bir hayata ihtiyacımız olduğunu hatırlatabilecek bir hikaye.

Dizi, genel pop kültürüne sahip gibi görünse de bunu pek yansıtmaz. Kendi sınırı dışında kalan izleyicilere de hitap edebilen ev içi durumlara sahip bir külttür. Bugün hala düşük profilli bazı kanallarda karşımıza çıkan ve benim için her zaman harika hatıraları geri getirecek olan bu çok eğlenceli diziyi, şimdi bile izleyebilirmiş gibi hissediyorum. Çünkü dürüst ve uyumlu bir dizi; güvende ve iyi hissettiriyor.

Cem Karacaya ait "Tamirci Çırağı"nı, Barış Manço'ya ait "Gülpembe"yi yahut Hababam Sınıfı'nın müziğini tekrar tekrar dinlemenin ve izlemenin ne tür bir zararı olabilir ki? 

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları