Ölüm, modern varoluşun en rahatsız edici gerçeğidir.
Eski Batı filmlerini ne ile ilişkilendirirsiniz? İyi adam ve kötü adamlar arasındaki kavgalar? Doğru ile yanlış arasında geçen mücadele? Ya da sadece sistemi korumak isteyen insanlar ile bir değişim arayanlar arasında geçen düello? Bunların hepsi ortak temalar ancak en net olanı, yaşam ve ölüm arasında yapılan seçimlerdir.
İç Savaş sonrası Batı'da geçen, cesur ve macera dolu bir film olan 'The Ballad of Buster Scruggs'a hoş geldiniz. Coen Kardeşler tarafından yazılan ve yönetilen, altı kısa hikayeden oluşan bir öyküleme. Her biri ölümü kendi penceresinden yorumlar.
Orta Çağ boyunca yerliler, akıl önderleri tarafından ölümü hatırlatması için evlerinde bir insan kafatası tutmaya teşvik edildi. Ruhunuz için ölüm hakkında The Ballad of Buster Scruggs'ı bir simge olarak düşünebilirsiniz. Mesaj gayet açık ve nettir: Ölüm bir sahtekar, onu kandıramazsınız, kontrol edemezsiniz, yapabileceğiniz en olumlu şey onunla yüzleşmek ve o duyguyla yaşamaktır.
Hayat değişimdir.
Film gerçekten de bir kitabın hikayelerini takip ediyor gibi görünür. Hikayeleri bağlayan sahnelerde bu kitabı görüyor ve sayfaların çevirilişine tanıklık ediyoruz. İlk hikaye, filme de adını veren Buster Scruggs'ın hikayesi. Neredeyse bir müzikal olan bu bölümde Buster kan dökmeyi seven, insanlardan nefret ettiği söylenen, müzikal yeteneği ise Vahşi Batı'da tartışmasız olan bir kovboydur.
Facebook Yorumları