Coen Kardeşler, Sen Şarkını Söyle'de belki de bu zamana kadarki en karmaşık karakterlerden birini yaratmayı başarıyor.
Ne yapıyorsun sen?
Halk ozanı Llewyn Davis oldukça kötü bir hafta geçiriyor. Muhtemelen Coen Kardeşler tarafından yazılmış bir filmin karakteri olduğu için... Daha filmin ilk sahnesinde sokakta bir yabancı tarafından darp edilir ve kısa süre sonra sahne arkadaşı ile ayrılmak zorunda kalır. İnsanların kanepelerinde uyur, yabancıların arka koltuğunda yolculuk eder. Dışarısı buz gibi ama bir montu yok. Bir arkadaşının kedisini kaybetti ve kız kardeşi artık ona borç para vermeyeceğini söylüyor.
Açıkçası geriye yapılacak son bir hamle kalıyor: Kirayı ve faturaları ödemek için Chicago'nun tanınmış menajerlerinden Bud Gresson'a yeni çıkardığı albümün bir kopyasını dinletmek. Ya da sahne aldığı kafede garson olarak kariyerini sonlandırmak. Bu yüzden otostop çekmeye başlar ve bitkin bir caz müzisyeni ile hiç tanımadığı insanların arka koltuğunda hayallerini gerçekleştirmek için uzun bir umut yolculuğuna çıkar.
Yer 60'lı yılların Amerika'sı, New York... Manhattan'ın hareketli müzik piyasasında tutunmaya çalışan genç Llewyn, hayatını müzikle kazanmak ve sanatını icra edebilmek için her yolu denemektedir. Halkın önünde saygın bir konuma sahip olmak isteyen Davis, bir yandan da şehrin acımasız koşulları altında yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır.
Coen Kardeşler'in müzikle dramı bir araya getirdikleri film, ünlü folk müzik sanatçısı Dave Van Runk'ın hayatından ilhamla yola çıkıyor. Komik, güzel ve aynı zamanda hüzünlü olan 'Sen Şarkılarını Söyle', Coen Kardeşler'in bugüne kadar yapmış oldukları en iyi filmlerden biri. İyi tanımlanmış karakterlerle doldurulmuş dönemin sürükleyici ve yorucu bir tasviri olan hikaye, koyu mizah eşliğinde yalnızlık, değişim ve yolculuk temalarını araştırıyor.
Facebook Yorumları