Hayatı boyunca yerleşik bir düzeni olmayan ve oğlu Mustafa'yla birlikte kasaba kasaba dolaşan Bulgar Ali ile ailesinin başından geçen türlü türlü maceraları izliyoruz.

Aile kavramına ulaşabilmek için önce onu bulmalı, sonra köklenmesi için toprağa ekmelisin.

...bir baltaya sap olamadım.

Edebiyatçı Mustafa Kutlu tarafından uzun yıllar önce yazılan bu klasik eser, başlık gibi Uzun Hikaye türünde çekilmiştir. Bu romanıyla hikayeciliğinden farklı tarzda bir eser verse de tam olarak potansiyelinden uzaklaşmamıştır. Naif ve zarif tarzda çekilmiş olan eser, tek solukta seyirciyi finale kadar götürmektedir. 

Ali küçük yaşta yetim kaldıktan kısa süre sonra dedesi Pehlivan Süleyman ile Bulgaristan sınırından Türkiye'ye gelen bir göçmendir. Dedesi, Ali'yi mert ve eşitliğe inanan bir insan olarak büyütür. Delikanlılık yıllarında aşık olduğu Münire'yi ailesi ona vermeyince kaçıran Ali'nin tüm hayatı bundan sonra sevdiği kadınla birlikte tren istasyonları arasında gezinip nerede tutunabilirse orada yaşayarak geçer.

Bu arada Mustafa adında bir oğulları dünyaya gelir.

Sosyalist Ali tüm geçimini daktilo bilgisi, katiplik, muhasebe kaydı tutma gibi küçük işlerle kazanırken haksızlığa katlanamayan kişiliği nedeniyle en basit eşitlik istediği kasabada dahi bencil ve çıkarcı insanların kumpasları nedeniyle kovulur. Bu arada küçük Mustafa da büyümekte ve kendi hikayesini Oluşturma peşindedir.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları