Sen, ben ya da bir başkası... kimse, hayat kadar sert vuramaz.
İsyan ediyorum yeniden sokaklarda, yoksa zaman şansımı benden aldı mı? Yol aldım, şimdi geride olsam da dimdik ayakta ve sadece bir adam. Unutulmaz müziği ve sanatı, en iyiyi bir araya getirmek için çabalar. Bugünkü yazı tüm zamanların en ikonik filmlerinden birisi olarak kabul edilen, ter attığı sporda kendini bulmak isteyen profesyonel boksör Rocky Balboa hakkında. Bu isim, temel amaçtan daha fazlasını ortaya koyuyor. Dünyanın en ünlü boks şampiyonuna karşı bir maç kazanma ihtimali, bu filmi milyonlarca kişinin ilhamı haline getirir ve bunu her gün yapmaya da devam eder.
Rocky, tam üç gün gibi kısa bir sürede, tarihin en ünlü yıldızlarından biri olmasını sağlayan Sylvester Stallone tarafından yazılmıştır. Stallone'un, Rocky'i yapmadan önce bu hayali gerçekleştirebilmesi için biraz para bulması gerekiyordu ve bunu en sadık yol arkadaşını, yanından hiç ayırmadığı köpeğini 100 $ gibi bir ücrete satarak yaptı.
Bir rüyanın gerçekleşmesi ve A+ bir film yaratabilmesi, Stallone'un sınırlamaları göz önüne alındığında neredeyse imkansızdı. Bir milyon dolarlık bir bütçe, başrol oynamak isteyen isimsiz bir yazar... Stüdyo ise tüm bu isteklerin aksine "Baba" filminden Sunny olarak tanıdığımız James Caan'in Rocky'i canlandırmasını ister. Ancak Stallone kararlıdır ve farklı bir stüdyo ile anlaşarak hikayenin gerçek yıldızı Rocky Balboa olarak resmen seçilir. Stallone her ne kadar yetenekli olsa da henüz ekranlarda tanınan bir yüzü ve üst düzey bir oyunculuğu yoktur.
Rocky, bir boks filminden çok bir aşk hikayesi sunmaktadır. Balboa, büyük bir boksör olma potansiyeline sahip genç bir adamdır ancak bunu başarabilmesi için gereken zihinsel güce sahip değildir. Antrenörü Mickey, sürekli "Sen tam bir serserisin ve kendi özünün farkında değilsin!" diyen, onu ilk keşfeden ve büyük bir savaşçı olabilmek için kaçırdığı tüm fırsatlardan dolayı iyi bir boksör olamadığını tekrar tekrar hatırlatan gerçek bir gözlemcidir. Rocky, bir güney kasabası olan Philadelphia'da tefeci için tahsilatçı olarak çalışır ve esas olarak günü birlik yevmiye ile hayatına devam etmektedir. Rocky'e serseri diyen Mickey, bir bakıma haklıdır.
Stallone'un karakteri, iki evcil kaplumbağası ve balığı ile tek odalı bir dairede kendisini muhafaza etmektedir. Balboa, artık evlenme vaktinin geldiğine inandığı bir dönemde en yakın arkadaşı Pauli'nin kız kardeşi Adrien ile Pet Shop'ta tanışır ve büyük uğraşları sonucunda utangaç Adrien'dan bir akşam yemeği randevusu kazanır. Rocky'nin talihi yavaş yavaş dönerken Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu Apollo Creed, İtalyan aygırına kendisi için bir ünvan yapma fırsatı verir ve zayıf rakibini seçerken Rocky ismiyle pek ilgilenmez. Her şey aslında bir tesadüf olarak gerçekleşir.
Özgüven eksikliğini ve dövüş için doğru kişi olup olmadığını sorguladığı esnada, Adrien'ın kalbini kazanabilmesi için ikinci sırada olan bu ünvan maçı tek şansıdır. Büyük ünvan maçından sonra kendi zaferini gerçekleştirmiş bir kahraman olarak yanına yaklaşan basın mensuplarını kenara itmesi ve "Adrien!" diye haykırması, hala hafızalarımızdadır. Aslında bu maçı onun için kazanmıştır ve bunu ona armağan etmelidir.
Yayınlanmasının ardından yaklaşık 40 yılı aşkın süre geçmesine rağmen orijinal Rocky, hala ikonik bir film ve zamanının en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor. Evlerimizin artık her köşesinde bulunan akıllı teknolojiyle zaman geçiren gençler, ebeveynlerinin döneminde büyük bir ünvan yapmış bu filmi neden önemsemeli? Çünkü film sadece nefes kesici bir boks eylemini ya da yoğun bir antrenman sonrası dünya çapında dikkatleri üzerine çeken bir ana karakteri içermiyor. Aslında Rocky, zafere gitmek için kat ettiği uzak mesafeyi, neyin peşinden koştuğunu, günün tüm olumsuzluklarına rağmen ümidin nasıl bir etki yarattığını gösterir ve özgüvenin ne demek olduğunu öğretir. Yaşadığınız her ne olursa olsun, hangi bölgede yaşıyorsanız yaşayın, Rocky mutlaka izlenmesi gereken bir hikayeye ve karakterlere sahiptir.
Facebook Yorumları