Metropol yaşamından vahşi hayata, Chris'in kendi deyimiyle kirlilikten saflığa kaçış öyküsü.

''İki yıl boyunca bu topraklarda dolaşacağım. Telefon yok, havuz yok, beslediğim bir hayvan yok, sigara yok. Sonsuz özgürlük... Ben uçlardayım. Evi yollar olan estetik düşkünü bir gezginim. Şimdi boşa geçen 2 yıldan sonra nihai ve en büyük macera başlıyor. İçimdeki günahkar tarafı öldürüp ruhani değişim yolculuğunu zafer içinde tamamlama arasındaki savaş. Artık kaçtığı medeniyet tarafından zehirlenmeyecek ve doğada kaybolmak için bu topraklarda yürüyecek. -Christopher McCandless."

Üniversiteden yeni mezun olan Christopher McCandless, Amerika'daki şehirler arası seyahatinde son durağı olan Alaska'da mola verdiğinde bireysel hesabında bulunan 25 bin dolardan fazla parayı hayır kurumlarına bağışlayıp ailesini ve arkadaşlarını yeni ve basit bir yaşam için geride bırakır. Onun amacı, doğada gerçek varoluşu deneyimlemek, teknolojiden, modern ve pop kültürden uzak izole bir yaşam yaşamaktır.

Uzun Alaska yolculuğu tam tamına 20 ay sürer. Yeni insanlar ile tanışır, yeni eyaletler keşfeder ve bu yolculuk kendisini, çevresindekileri ve doğayı anlamasına ve onlara daha çok saygı duymasını sağlar. Bu serüven bir bakıma onun, sevgiden uzak geçtiğini düşündüğü gençliği için bir terapi sürecidir.

Chris nihai hedefine ulaştığında Alaska'nın vahşi doğası ona beklediği gibi nazik davranmaz, yıllardır hayalini kurduğu yaşam beklediği gibi sürmez. Zorlu kış şartları yaşam koşullarını dayanılmaz hale getirdiğinde, artık  etrafta avlayabileceği bir canlı görünmemektedir. Ve eve geri dönebilme gibi bir şansı da yoktur. Kış sert geçmiş, göller buz tutmuş ve tüm yollar karlar altındadır. Terk edilmiş 142 numaralı otobüsten başka, etrafında sığınabileceği güvenli bir yer yoktur. Hikaye final sahnesine doğru ilerlerken Chris'i, bu alışılmadık özgürlük yolculuğunda yaşamını sürdürebilmek için çaresizce mücadele ederken izliyoruz. Nihai açlığa ulaştığında artık duyuları kontrolü ele alır ve etrafındaki zehirli meyveleri yemek mecburiyetinde kaldığında Chris gibi bizler için de büyük bir felaket kapıdadır.

"Yalnızca hayallerinin peşinden koşan insanlar için hayat, farklı bir anlama sahiptir."

Bir maceracının, cesur bir kaşifin olduğu mutlu sonla biten bir film bekliyorsanız bu film bunu vaad etmez. Ama duygusal, gerçekçi, ilham verici bir film istiyorsanız "Yabana Doğru" bunu en iyi şekilde yapar.

Filmlerin şu sıralar inanılmaz derecede yapay, yanlış ve kurgu olduğu bir dünyada Yabana Doğru, bizlere taze bir soluk sağlar. Christopher ve Alaska macerasının gerçek bir hikayeye dayanıyor olması, canlı bir belgesel izliyormuş hissi verir. Sean Penn'in yarattığı bu film boyunca hikayede beliren tüm yan roller gerçektir. İnsanların tepkilerinin hepsi gerçektir, doğa tam anlamıyla gerçektir ve final sahnesi olması gerektiği gibi gerçektir.

Hikayenin takındığı ahlaki tavır da oldukça dokunaklıdır. Zenginlik, güç, para, modern yaşam çabaları ve sevgi eksikliği, genç bir çocuk olan Chris'i tüm zincirlerini kırarak kendini ifade etmeye, özünü ve potansiyelini keşfetmeye iter. Zihnini, bilgi birikimini ve fiziksel gücünü hayalini kurduğu basitlik içerisinde yaşamak için kullanır ve hayalinin sonuna kadar neredeyse her saniyesinden keyif alır. Donuk gözleri huzur içerisindedir. Planlı bir hayat, kariyer, bol para dolu bir hesap ve zoraki ilişkiler ona göre değildir; o, içinde özgür bir şekilde yaşayan birisidir.

Ama aynı zamanda bizlere güçlü bir ders de verir: "Ne kadar mutlu olursanız olun, mutluluk sadece paylaşıldığı zaman gerçektir."

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları