"Aynı adam yıllar sonra tekrar beyazlara kılıç çekiyor."
Politik bir tavra sahip usta yönetmen Spike Lee'nin 1992 yazında yayımlanan ve Afro-Amerikalı aktivist Malcolm X'in hayatını anlatan biyografi filmi, militan tavrı ile çok ses getirmiş yapımlarından birisidir. Yıllardır Cannes Film Festivali'ne takındığı tavır ile bilinen Spike Lee, "Karanlıkla Karşı Karşıya" ile bir barış çubuğu uzatmış olsa da bu ırkçılık kokan yapım özel jüri tarafından sadece ikincilikle taçlandırılmıştır.
Spike Lee'nin aykırı ve bilinen kalıpların dışına çıkmış birçok filmi, tartışmalardan ve öfkeli beyazlardan korkacak bir kişi olmadığını gösteriyor. "KkK" filmi ile saçma ön yargılara, ırkçı tutumlara ve adalet konusundaki haksızlığa karşı görüşünü bu sefer daha yumuşak bir tonda ve dilde yerine getirmeye çalışıyor. Özellikle birkaç yıl önce polislerin siyahilere karşı takındığı sert prosedürler akla geldiğinde Lee, adeta yıllar önce meydanlara çıkıp ellerini yumruk işareti yapan Martin Luther King ve Malcolm X'e, Kara Panter örgütüne ve gladyatörlerin ve kölelerin sesi olan "Spartacus" liderliğine soyunuyor.
Lee ana akım sinema kurallarına ya da kitlesel pazarın isteklerine odaklanmıyor. Mevcut toplumsal düzen içinde kök salmış bağnazlığa ve yobazlığa karşı en militan saldırısı olmasa da çılgın beyazların kuralsız tavırlarına karşı çok ses çıkaran bir protestodur.
"Karanlıkla Karşı Karşıya" siyahi bir polis memuru ve Yahudi ortağının "KkK"ya nasıl sızdıklarına ve büyük bir bombalama eyleminin önüne nasıl geçildiğine dair yıllar önceye dayanan gerçek bir hikaye.
"Bu filmde izlediğiniz her şey tamamen gerçeklere dayanmaktadır."
Ron Stallworth, Colorado Polis Teşkilat'ı tarihinin ilk siyahi polisi olma özelliğine sahiptir. Çoktan emekli olmuş bir polisin anlattığı, filmle aynı isme sahip kitaptan uyarlanmış, bir Afro-polis memurunu kahraman haline getiren gizli bir görev. 1979 yılında eline geçen bir gazete ilanı sayesinde Klu Klux Klan'a ait küçük bir gruptan haberdar olur. İlandaki numarayı arayarak kendisinin de bu milliyetçi gruba katılmak isteyen bir beyaz olduğunu ve onlarca zenci öldürmek istediği için çok heyecanlı olduğunu belirtir ve aylarca süren telefon konuşmalarıyla grubun güvenini kazanır. O artık anti-zenci oluşumuna katılmış bir zencidir. Aşırı dikkat çeken detay ise telefon görüşmesi yaptığı kişilerle yüz yüze görüşmek zorunda olmasıdır.
Lee'nin hikayesi, hem biçimiyle hem içeriği ve karakteristik zekası ile konvansiyonel sinemaya göz kırpan uysal bir hikaye. Kültürel karışıma ait ruhun gerçek hikayesine ayrılan iki saatlik bir çalışma izliyoruz. Her ne kadar gerçek bir hikayeden uyarlanmış olsa da öykünün absürtlüğü, senaryoda mizah duygusunu öne çıkarmış. Tür sinemasındaki alışıldık klişe çözümlerle eklenince de ortaya benzerini izlediğimiz sayısız aksiyon-komedi örneklerinden bir diğeri çıkmış.
"70'lerin algısını ve tutumlarını yeniden deneyimlemek isteyenler için harika bir fırsat. Ve Spike Lee bizlere bir soru soruyor: Sizce değişen ne?"
Facebook Yorumları