Chantier Films'in yeni piyasaya sunduğu, hikaye prensiplerinin zihinsel duyguları ile sihirli bir drama yaratması için sinema yapımcılığını üstlendiği Sofra Sırları, oyunculuk ve kurgusunda her ne kadar kısa film havası olsa da mükemmellik sağlanmış ve soğuk iklime ait bağımsız sinema tadını yakalamıştır.
Kendi iç dünyasında mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayan, biraz depresif bir ev hanımı olan ve kendi küçük mutfağında en iyi kullandığı araç gereçleri ile sadece iyi bir aşçı ya da iyi bir şef olma hayalleri kuran seyyah bir kadındır, Neslihan. İlk bakışta istenilen rol modele yakın, uyumu iyi yakalamış, bu zamana kadar kendisinden istenilen iyi eş rolünü eksiksiz yerine getirmiş ve bir türlü kendi istediği iklim ve coğrafya şartlarına kök salamamıştır. Bunların üstüne eşinin bu fedakarlıklarının farkına varamamış olması, onda tarifi anlatılmaz bir ruh hali yaratmıştır. Yaşadığı şiddet, hakaret, saygı dışı tutum ve öfke nöbetlerini olgunlukla karşılamış bu çaresiz masal prensesi, maalesef dişi bir 'Norman Bates'. İçsel dönüşüne ve dünyasına sürüklenişine tanıklık etmemizi istemektedir yönetmen, hikayede asıl önemli olan görünenden çok görünmeyendir.
Kocasının bir kahraman değil de sade bir vatandaş olması onun gözünde pek önemli değildir. Ev içi entrikalar üzerine en içten duygularını ve korkularını ekrana başarıyla geçiren Demet Evgar beni büyüledi. Evin mali sorumluluklarıyla mücadele eden eş, kendisinden istenilenin dışına çıkmış ve bir çanta dolusu, ev içi masraflar dışında bir paraya sahip olmuştur. Bu durumdan haberi olmayan vefakar eş, sürekli kocasının modunu düşürerek öfkesini her seferinde bir tık ileri taşımasına ve içinde yaşadığı bu panik ve endişe nöbetleri sonrasında neden olduğunu düşündüğümüz bir anda ortadan kaybolmuş bir çantanın ve bu olayı bizim anlamımızı sağlayan asıl sahiplerinin yaşanılan psikolojik entrikaların nedenini makul görmemize olanak sağlıyor. Sevgiden uzak yaşayan bu minimal ailenin sofrasındaki yemeklerin tek eksiğinin içindeki tuz miktarının olmadığını sert ve kanlı bir şekilde fark ediyoruz. Son zamanlardaki Sibirya ve İskandinav soğuklarını, evin dışında olduğu gibi evin içinde de yaşıyoruz. Filmin rengi ve dokusu istenilen tonda, estetik ve ilgi çekici durmakta.
Yavaşça açılan hikaye, karakterler ve ön anlatım sonrası geçiş yapan parçalar, eşlerin iç duyguları üzerindeki bağlantı ve etkisini cesaretle gösterir. Yerel ve kırsal, orta sınıf yerleşkesindeki o gösterişsiz basit masa üzerindeki sofra ve mensubu olduğu bu iki kişinin içinde bol miktarda devamlılık gösteriyor. Şiddet ve ötesi öngörü gerektiriyor. Filmdeki şey aşk ile alakalı değildir, istenilen şey sadece ellerinde bulundurdukları paradır. Paranın kimde olduğu keşfedilinceye kadar eşinin nasıl biri olduğu Neslihan'ın umurunda değildir. Tek istediği biraz saygı ve kendi dünyasını korumaktır.
Facebook Yorumları