Akira Kurosawa'nın en büyük şaheseri. Japon dehasını Shakespeare sayfalarının içinde döndürür ve rakip kardeşlerin epik, tutkulu masalı ile babalarının uyguladığı tahrip edici haksızlığı içeren yeni bir kral yaratır. Kurosawa'nın kanlı bir renk eklediği sinematik, zihin için yine çok sert, gürültülü ve son derece yıpratıcı bir gösteri sunmuştur.
Ran bayraklarla, renklerle konuşlanan binlerce atlı, taşkın vadi ve geniş ormanlara sahip göz kamaştırıcı savaş sahnelerinden başka bir şey sunmuyor. Yaşamak ve nefes almak için verilen canlı ve bir o kadar vahşi performanslar göz korkutuyor.
Başlığı 'Kaos' olarak geçiyor ancak onun ardındaki derinliği vurgulamak için çağrılan fırtına bulutlarını bile kontrol eden yönetmen, bu nadir görülen büyüklükteki filmde, geçmişte neler olmuş dedirtiyor. Japonca kaos, isyan, ayrılma olarak geçen Ran, Kurosawa'nın bir başyapıtı. Günümüz sinemasında çok nadir bulunan semboller ve resimlerle filmdeki en güçlü özelliği olan tahrip ve tükenmeyi, çok sert bir dille sunuyor.
Gösterişli bir hikaye ile Shakespeare'in Kral Lear'ına dayanan filmde bir Japon savaş kölesi, farkında olmadan kendi çöküşünü kutluyor. Kurosawa bunu bazı görüntü renkleri, hızlı kesim dizileri ve sofistike bir ses tasarımı ile çalışan radikal bir film dili ile tasarladı. Farklı orduların renkli bayrakları savaş esnasında birbirlerine karıştığında huzurlu ve sessiz rüzgar, çılgınca bir fırtınaya dönüşüyor. Gökyüzü karanlık bulutlarla maviden griye dönerken Hidetoro'nun şiddet dolu geçmişi, yaşlanan efendiyi yakalamaktadır. Cinayet ve yırtıcılık izleri unutulmamakta, vahşi bir şekilde fethedilen arazide oluşan eski savaş ve sömürü sarmalları yeniden patlak vermektedir.
Bu anıtsal eser, yıllar sonrasında bile şiddeti tohumlayanlara karşı bir uyarı niteliği sergilemektedir.
Facebook Yorumları