İnsanlığın bildiği boyutun ötesine, farklı bir boyuta birlikte yolculuk ediyoruz.

"Kendi hikayesini yaratmış ve kimsenin giremeyeceği bir bölgeye sahip bir yapım."

80'lerde televizyon izleyen var mıydı? 1960 orijinal versiyonu dikkate alındığında 1985 versiyonu, bariz bir dezavantajla başlıyor. Aslına bakacak olursak 60'lara nazaran Tv izleyici sayısal olarak istenilen seviyelere gelmiş, salon ve tiyatro kültürü büyük bir mali krizle sarsılmışken kablolu yayına dönme kararı almaktan başka çaresi kalmayan bir dönem, 80'ler.

Dönemin bu riskli kararı sonrası sadece üst sınıfın evinin bir köşesinde aksesuar olarak kullandığı bu parlak büyülü ekran, alt ve orta sınıfın alabileceği fiyatlara indirilmişken gerçek bir devrim yaşandı diyebiliriz. İlk ciddi mini serilerden birisi olma özelliği taşıyan 60 yapımı 'Alacakaranlık Kuşağı'nı tekrar denemekten daha mantıklı ne olabilirdi? 

Yeni kuşak mini seriler için referans kabul edilmiş bir şablona sahip ve kendi seviyesine kendisinin de ulaşabileceğinin mümkün olmadığını düşündüğümüz bir gösteri. "Tv şovlarının adeta bir Zeki Müren'i" demek daha doğru olur. Düşünecek olursak televizyon satın alamadığımız bir dönemden bahsediyoruz: Akira Kurosawa izleyebilmek için Japonya, Ingmar Bergman için İsveç, Alfred Hitchcock için ABD'ye gitmek zorunda olduğumuz yıllar.

'Alacakaranlık Kuşağı' ve 'Doctor Who' vitrin olma özelliği gösteren bir mini seri ile karşı karşıyayız. Yeni yetme yazar ve yönetmen kadrosunun kendilerini gösterebildikleri bir vitrin ya da büyük iflas sonrası işsiz kalmış jönlerin iş olanağı sağlayabileceği bir sektör.

Kendi modern stili ile formatına sahip, asla kalitesiz bir iş göremeyeceğimiz 4 senelik uzun bir yolculuk olan, özelliğini bizim birkaç jenerasyon üstümüzün tadabildiği bir değişim. Kendi kült kültürünü yaratan, bir ikon olduğu belgelenen, büyük ve kişisel sorunlarına değinen, dış atmosferin algının üst düzey olarak kullanılabildiği bir yayın döneminden başarıyla çıkmış ve yapımların kendi hikayesini yaratmasının zor olduğu dönemlerde ne kadar şaşırtıcı olursa olsun bunu başarmış bir yapım: Alacakaranlık Kuşağı.

Pek eğlenceli olmayan bir dönemi kendi denklemi ile politik desteği arkasına alarak sağlamış ve yerel ruhunu mizahi bölümlerle sınırın ötesine taşımayı başarmış, güçlü anlatımlar içeren parçalı bir hikayelemeye sahibiz.

Bu serideki isabetli özgün atılımlar, 70'lerin parlaklığından 80'lerin kendi parlaklığına geçişini bir dereceye kadar yansıtabiliyor. Bize göre zamansız bir kaliteye sahip olan bu hikayenin, orijinal parçalar anlatmak yerine özgün anlatımını serilere serpiştirmemesini bir dezavantaj ve kendi sahip olduğu kadronun ne kadar yaratıcı ve kaliteli olduğunu öğrenince kendi kişiliğini taçlandırmamış olmasını da bir eksik olarak görüyoruz.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları