Aşırı duygusal mı? Evet. Yeterince normal başlayan ve sonunda sizi zorlayacak bir drama.
Bazen mucizeler kapı çalar...
Eski roman yazarı Benjamin, bakıcılık sertifikası aldıktan kısa bir süre sonra ilk hastasıyla psikolojik bir savaş vermek zorunda. Tekerlekli sandalyeye mahkum 17 yaşındaki Trevor'ın, tedavi edilemez ölümcül bir hastalık yüzünden tuvalet temizliği de dahil olmak üzere birilerinin yardımına ihtiyacı var gibi görünüyor. Televizyona ve hazır gıda ürünlerine bağımlı, hiç görmediği büyük sığırları ve büyük çukurları görebilme adına hayaller kuruyor. Muhtemelen asla göremeyecek...
Dünyanın en büyük çukuru.
İlgili ebeveyn Elsa, Ben'e Trevor hakkında bilgi verirken cümlelerini şöyle sonlandırıyor: "Hayatını cehenneme çevirmek için elinden geleni yapacak." Ancak Trevor'un tüm zorluklarına rağmen Ben de en az onun kadar zorlu çıkıyor. Film bir engelliye nasıl bakıldığından çok onunla nasıl yaşanacağını anlatmaya çalışıyor. Ardından zamanla birbirlerine ısınan ve alışan ikili, bir yolculuğa çıkmaya karar veriyor.
Rob Bernett tarafından Jonathan Evison'un romanından uyarlanan filmde, yaklaşan ölüm gününü bekleyen umutsuz bir çocuk ile oğlunun ölümünü geride bırakan bir ebeveyn arasında geçen kasvetli ortamı bir seyahat fikri dağıtabilecek mi? İzlenesi bir yolculuk, ağlatmak için zorlama yollara girmemiş, kendi yolunda giden bir dostluk, geçmişle yüzleşme ve hayata tekrar bağlanma hikayesi. Benzerleri arasında en iyisi olmayabilir ama kesinlikle vasat değil. Güldüren ve hüzünlendiren güzel birkaç saat geçireceğinizden hiç şüpheniz olmasın.
Facebook Yorumları