Ani bir şekilde ortadan kaybolan bir kadın, eşini baş şüpheli yapar.

"Şu lafı bilir misin: En basit cevap, doğru cevaptır?"

Aşık olduğun insanı ne kadar iyi tanıyabilirsin?

Ne düşünüyor? Evliliğimiz boyunca dile getirmesem bile, içten içe sürekli sorduğum soru bu. Sanırım bu tür sorular tüm evliliklerin kaçınılmazı. Ne düşünüyorsun? Ne hissediyorsun? Sen kimsin? Bize ne oldu? Şimdi ne yapacağız?

David Fincher'ın yönettiği, Gillian Flynn romanının bir uyarlaması olan film, görünenden ve bilinenden daha fazlasına sahiptir.

Nick ve Amy çiftinin beşinci evlilik yıl dönümünde Amy'nin ortadan kaybolmasıyla meraklı bir medya kalabalığının ortasında kalan ve nefes almaya çalışan bir adamı, Nick'i, izliyoruz.

Evlilik görünürde mükemmel gözüküyor. Gizem ve arayış sürmeye devam ettikçe olay, bir kaçırılmadan çok bir cinayete doğru ilerliyor ve dışarıdaki kalabalığa göre Nick karısını öldürmüş olabilir. Onun bu sakin ve gizemli halleri, meraklı kalabalığın şüphelenmesi için yeterlidir.

Kayıp Kız ile ilgili en güzel şey, bunun geleneksel bir gerilimden çok daha fazla olmasıdır.

Müge Anlı programı gibi tüm şüpheleri üzerine çeken davalarda medyanın etkili rolünden, evli çiftlerin aslında birbirleri hakkında ne kadar az şey bildiklerine kadar her şeyin tam detaylı bir incelemesi haline gelir film. Kendine has bir gizem anlatısı oluşturur, değiştiğinde ise adeta bir kara-komedi kalıbına bürünür. Eşini arayan bir adamdan çok, bu durumdan keyif alan bir adam bunu daha da belirginleştirir.

Aslında çok ciddi bir şeyi, çok ciddi bir şekilde ele alırken çok da ciddi olmayan birkaç farklı şey dener.

Ben Affleck, Nick rolünde; rahat ve endişeli karakter sunumunda oldukça başarılı. Rosamund Pike ise hikaye ilerledikçe değişen çok yönlü ve etkili bir performansa sahip.

Alışık olduğumuz David Fincher filmlerinden biri olmamasına rağmen Kayıp Kız, kesinlikle en iyi birkaç filminden birisidir.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları