"Rahat bir koltukta şanlı savaş düşleri kurmak iyidir ama savaşa şahit olmak, başka bir şeydir."
Stanley Kubrick'in birçok harika eseri olmasına rağmen, eleştirmenlerin durmadan "Barry Lyndon" isminin üzerinde durması biraz garip.
Film, evini terk etmek zorunda kalan İrlandalı genç Redmund Barry'nin, yeni hayatını başka bir yerde daha iyi hale getirme isteğini ve çabalarını konu alır. Evinden çok uzakta, Britanya topraklarındaki İngiliz ordusunda bir kariyer arayışı ile başlar hikayesi. Bir ordu mensubu şeklinde büyüyerek ordu içerisinde ani bir güven ve konum elde etmesi, sahip olmadığı soylu ünvanını kazanabilmesine bile olanak sağlayacaktır.
Bazıları Barry Lyndon'ı, ağır ve can sıkıcı bir film olarak görebilir ancak üç saatlik zaman dilimine sahip olması, bu filmin sanatsal akışından kaynaklanmaktadır. Çünkü bu sadece hiçbir anlamı olmayan bir adam hakkındaki hikaye olarak ele alır. Aynı zamanda kişi ve hikaye anlatımı ile, her bir detayın izleyicinin duygularında ve zihinlerinde büyük bir etki yaratması için çokça zaman harcar. Manzaraları ve içlerindeki insan yapımı mekanları ile uzun bir süre yönetmen tarafından özenle ve tutkuyla işlenmiş bir sanat eseridir.
Yapay aydınlatma kullanılmadan gerçekleşen doğal sahneler, iç mekandaki çok gerçekçi ışıklardan kaynaklanır ve tamamı sadece mumlardan oluşur. Bu, dönemin gerçekçi görünümünü elde etmek için yönetmenin ele aldığı birçok ayrıntıdan en fark edilenidir. Hikayenin sakin tempoda ilerleyişiyle birlikte devam etmekte olan savaşın etkileyici atmosferi ve geniş doğa manzaraları, bu filmi farklı bir şey arayanlar için çok iyi bir deneyim haline getirir.
Vizyoner yönetmen, öne çıkan zarif görüntüler eşliğinde baş kişiyi bir kahraman yerine "şanslı" birisi olarak ele alır. Babası bir at pazarlığı esnasında vurularak öldürülmüştür; annesi ise tüm hayatını ona adamış ilgili birisidir. Aşkına karşılık vermeyen kuzeni Nora'nın, İngiliz ordusuna mensup bir subay ile nişanlanmasını kaldıramaz ve bir düello esnasında onu öldürür. Bu vahim alamet sonrası kasabadan kaçarak kendisini bir savaşın ortasında bulur ancak bu savaştan da sağ kurtulmayı başarır. Artık yeni görevi casusluktur. Bir anda kendisini Avrupa sosyetesine girmiş birisi olarak bulur fakat o daha fazlasını istemektedir.
Kubrick'in eserleri arasında uzunluğundan ötürü her ne kadar stüdyolar ve izleyiciler tarafından dikkate alınmamış ve diğer başyapıtlarının gölgesinde kalmış olsa da hem derinliği hem sanatsal yönü ile bu filmi, kişisel olarak sunulan saf görüntülerinin eşliğinde izlemenizi tavsiye ediyorum.
Facebook Yorumları