70'lerde hız kazanan, 80'lerdeyse adeta doruk noktasına ulaşan Yeşilçam Arabesk furyasını hicveden Ertem Eğilmez, bir dönemin bitişine adeta trajikomik bir final yazıyor.

Genç bir senarist, sorunlarınızı 90 dakika boyunca unutmanız için çok fazla mesai harcadı.

Mutlu son diye bir şey yoktur.

Diğer birçok Eğilmez filminde de olduğu gibi Arabesk'i ilk gördüğümde beğenmedim ama hafızamın bir kenarında yer etti ve yıllar sonra tekrar izlemek için boş bir zaman yakaladım. Şimdi ise bunun bir başyapıt olduğunu kabul ediyorum. Şener Şen 'Şener'i, Müjde Ar ise 'Müjde'yi canlandırıyor. Bu tipik isim eşleşmesi bile ne kadar absürd ve garip bir film olduğuna açık bir örnektir.

Senaryosunu Gani Müjde'nin kaleme aldığı ve ağa kızı Müjde ile bir yanaşma Şener'in çocuk yaşta filizlenen hüzünle örülü bu aşk hikayesi; yanlış anlaşılmalar, terk edilme, hapse girme, şarkıcı olma, kör ve sağır olma gibi türlü klasik klişeleri ile absürd bir şekilde kendini ifade ediyor.

Müjde varlıklı ailesini aşkı için terk eder ve Yanaşma Şener ile İstanbul'a kaçar. Babasının fedaileri ise çifti takip etmektedir. Yanlış anlaşılma ile çift kısa sürede ayrılır ve Şener yine yanlış bir anlaşılma ile yeni bir rakip ile tanışır.  Yanlış  anlaşılma olduğunu anlayan Müjde yanlış bir evlilikten kaçar. Eski sevgilisine dönmek için yanlış bir kahveden yardım ister. Şener ise bu hüzünlü durumda yanlış bir şarkı seslendirir "Allahım kör et beni!" ve Şener kısa süre sonra kör olur.  

Beyler, ağalar... İstanbul ne tarafta?

Arabesk, her ne kadar muzip, abartılı, eleştirel bir üslupta işlense de Yeşilçam klişelerini eleştirirken sinema etiğini de geride bırakmadan, özellikle kopyalama hızındaki senaryo yazım tekniğinden uzak Kalarak ve incelikli bir senaryo ortaya koyarak kaliteli bir eleştiri sunuyor.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları