Gerçeklik hissini yavaş yavaş kaybetmeye başlayan ünlü bir yönetmen, gerçek ve hayal arasından kesitler sunar.

"Beni olduğum gibi kabul et ancak o zaman birbirimizi keşfedebiliriz."

Ünlü yönetmen Federico Fellini'nin Sekiz Buçuk'u, tüm resmi yansıtan bir rüya dizisiyle açılır. Sırasıyla, Fellini'nin net bir temsili olan sorunlu film yapımcısı Guido Anselmi arabasının üstüne tırmanarak abartılı bir şekilde etrafında beliren yüzlerin boğucu trafik sıkışıklığından kaçar, arabaların üzerinde süzülür ve bulutların içine doğru yükselir. Aniden bileğinin etrafına dolanmış bir ip fark eder. Yukarıdan aşağıya doğru bir kuş bakışı sunar. Fellini'nin çerçevede gördüğümüz ayak bileği aşağıya doğru serbest bir haldedir. Arkadaşları onu, uçurtmaya benzer bir halde bağlamışlardır, ardından tekrar gerçeğe doğru geri çekerler. Guido uyandığında kendisini bir sağlık merkezine ait Spa odasında bulur. Kaçamamıştır... İş arkadaşlarından biri, Guido'nun son projesinin işe yaramayacağına dair öngörülerini bir liste haline getirmiştir. Guido'nun hayallerinin filmini engelleyebilecek bir liste.

Ünlü aktör Marcello Mastroianni tarafından oynanan Guido karakteri aslında Fellini'yi yansıtmaktadır. Yönetmen anılarını, deneyimlerini ve fantezilerini kullanarak bunları resme enjekte eder. Bu fantastik film ile ilgili her şey Fellini için aslında gerçek hayatla paraleldir. Filmindeki gibi karakterlerinin, Guido'nun önerdiği üretim hakkında söylediği şeyler " 8 gerçek" olarak gerçekleşir. Emin olmak gerekirse bu hem gerçeğin hem de fantezinin, deha ve sanatın otobiyografik vuruşlarıyla bir araya geldiği, hem ekranda hem de ekran dışında bir film tabakasıdır. Nadir bir film türüdür ve autor yaratıcısı tarafından iyice şekillendirilmiştir. Amacı ilk bakışta zor anlaşılabilirken büyüsü, sizi tekrar içine çeker. Her gösterimde daha fazla katman keşfeder ve filmin amacını ve film yapımcısını daha iyi anlarız.

"Sembolleri, saflığı ve masumiyetin çağrısını bir kenara bırakmalıyız."

Fellini, 8 Buçuk'ta geçmişini hatırlamak, kendisine sunulan hediyeyi sergilemek ve fantezilerini ifade etmek için otörizmini kullanan nadir otörler yönetmenlerden biriydi. Temasının kendisine bağlı kalabilmek için kendini yeterince anlama süreci, filmde bir noktada bir görüşmeci gibi Guido'ya içgüdüsel olarak yanıt verir: "Evet... hayır demek istiyorum." Bu bir görüşmecinin anlayamayacağı bir kavramdır. Geçmişte otörizmin ışığıyla oluşturulan 8 Buçuk gibi saf ve kendine has bir şey kutlanmalı ve unutulmamalıdır. Her ne kadar otörler modası geçmiş olarak kabul edilse de Fransız eleştirmen Andre Bazin, otörlerin "estetik bir kişilik kültürü"nü riske ettiğine inanıyordu. Fellini'nin film yapım tarzı ve kendine takıntılı hikaye anlatımı, homojen hale getirilmiş Hollywood ürününlerinin büyüsüne karşı her zamankinden daha cazip geliyor. Bir zamanlar şimdiye kadar yapılmış en iyi filmlerden biri olarak eleştirel anketler başlatmış olmasına rağmen 8 Buçuk'un gözden düşmüş olduğu gerçeği, hala kabul edilemez duruyor. Çünkü Fellini'nin yaratmış olduğu etki, kendini yansıtıcı bir film yapımcılığıyla sonuçlandı. Onun ışıltılı filmi, sürrealist görüntülerle ve kişisel kaygılarla doludur ve Fellini'nin yorucu şüphe ve belirsiz zihinsel durumunun son derece doğru bir tasviridir.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları