Rebecca, hayaletin olmadığı bir hayalet hikayesi, cinayetin olmadığı bir cinayet gizemidir.
Hitchcock'un perili köşkü.
Korku duygusu nasıl ölçülür? Duşa giren eli bıçaklı bir sapıkla mı? Yanlış zamanda yanlış bir otelin odasını seçen muhasebeciyle mi? Ya da bir suçluyu kovalarken beş katlı bir binanın çatısındaki polisle mi? Yahut bunların tümünün aksine gotik bir ambiyansa sahip köşkle mi? Hitchcock ilk Oscar ödülünü bu aksiyonların hiçbirine gerek kalmadan sessiz bir köşkü kullanarak kazandı.
Hitchcock'un filmi "Dün gece tekrar Manderley'e gittim," gibi bir açılışla başlar. Bu açılış sahnesini izleyen biri nasıl unutabilir ki? Bunun aslında köşk hakkında bir hikaye olduğunu bize anımsatır ve Manderley sıradan bir beton yığını değildir.
Esrarengiz bir şekilde hayata veda eden Rebecca'nın ölümünün altındaki gizem kendisiyle birlikte toprağa gömülmüştür. Kocası Maxim de birkaç ayın ardından evlendiğinde yeni eşi Rebecca'dan bihaberdir. Genç Rebecca eşine deliler gibi aşıktır ve kocasından da aynı şekilde karşılık bulduğuna inanmaktadır. Ta ki Rebecca'yı ve başına gelenleri öğrenene kadar.
Rebecca'nın varlığının, evden ve kocasının zihninden silinmediğini gören genç kadın, Manderley'in hizmetçisi tarafından bile kabul edilmeyecek bir yabancı muamelesi görecektir. Hitchcock'un ilk Amerikan filmi olan 1940 yapımı Klasik Rebecca'nın yapımcılığını David O. Selznick üstlenmiştir.
Facebook Yorumları