II. Dünya Savaşı öncesinin karanlık günlerinde İstanbul kentinde, eski zamanların harap konaklarının sakinleri, yoksulluk, korku ve güvensizlik içinde birbirlerine sarılırlar.

İnsanın yoksulu çocuksa benim gibi; barıştan yanadır, yani umuttan yana...

Hey bacaksız!!!... Piyano piyanoo...

Atilla İlhan bir keresinde 'Gerçek ya da hayaller arasında seçim yapmak zorunda kalırsanız, hayali seçiniz," demişti. Ve kahramanımız Kemal, görünene göre gerçekler yerine hayalleri tercih ediyor.

Belki de bu seçimi gerçeklerin kendi sıkıcı, olumsuz ya da sefil varlığını kapsamasıdır. Belki de her çocuk gibi büyüyene kadar çevresindeki gerçeklerden uzaklaşıp fantastik bir dünya yaratmak istiyor. Belki de hepsi gerçekten olmaktadır, kim bilebilir?

40'lı yıllarda İstanbul'da bulunan eski bir konakta yaşayan genç Kemal, artık unutulmaya yüz tutmuş anılarını bizimle paylaşıyor. Terk edilmiş ve her bir odası bambaşka insanlara kiraya verilen bir konakta, savaşın yarattığı tüm zorluklara rağmen hayata tutunma çabaları veren bir grup insana dair etkileyici bir drama.

Kemal ve oyuncak evinin insanları.  

II. Dünya Savaşı döneminde  Adolf Hitler'in tehdidini İstanbul'da hisseden sıradan insanların olduğu bir dünya. Yoksulluk bir yandan, kapıda bekleyen kara kış bir yandan, kaos hakimiyetinde sürüklenen insanların hayata tutunma umutları bir yandan... İşte İstanbul semti'de tüm bu zorluklara beraber göğüs geren, tabiri caizse bir konakta komün yaşam süren bir grup insanın hayatları, Evdeki bacaksız Kemal'in gözünden anlatılır bize.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları