John Rambo; İlk Kan'dan tanıdığımız Vietnam Gazisi, 80'lerin en havalı ve tedirgin bakışlara sahip paralı askeri... Gördüğümüz ilk anda ortada tedirginlik uyandıran bir şeyler olduğunu anlayamadık. Bizim gibi, asayişi sağlamakla görevli olan Memur Bey de anlamadı. Küçük bir otorite krizinden hemen sonra işlerin ne denli ciddiyete ulaştığını izleyenler hatırlar. Post-travmatik stres bozukluğuna sahip ve derin bir geçmişle yaşayan, savaşın vahşetine maruz kalmaya zorlanan askerler üzerinde oluşabilecek zihinsel tehlikeleri Rambo bize en belirgin halde göstermektedir.
İlk Kan'ı ilk kez deneyimlemek bizler için bu, hoş bir sürprizdi. Rambo, cephede birlikte çarpıştığı badisini kanserden ötürü kaybetmesinin ardından görevini yerine getirmek için hayatını kaybetmiş olduğu Washington'a bağlı bir kasabaya gelir. Kasabada ilerlediği sırada Yerel Kanun Korucuları tarafından bir serseri muamelesi görür ve bu kahramanımızın hoşuna gitmez çünkü onun sivil hakları vardır. İçinde, derinlerde bir yerlerde kimsenin bilmediği gazi madalyası sahibi bir askerdir ve saygıyı en az normal insanlar kadar hak ettiğini düşünmektedir.
İlk Kan, 80'lerin eylem filmlerinin başında yer alan yapımlardan birisi olma özelliğini taşımaktadır. Filmde verilmek istenilen asıl mesaj, Vietnam Savaşı sonrası eve gelen askerlerin yaşadığı travmatik olayların ne denli ağır olduğuna tanıklık etmemizi istemesidir.
"Bu insanlar korkunç şeyler yaşadılar ve normal hayata nasıl adapte olabilirler?"
Washington DC şerifleri tarafından kötü bir muameleye tabi kalan John Rambo'nun karakolda yaşadığı onur kırıcı muameleden sonra artık, zihnine Vietnam koşulları yerleşmiştir ve bu düşmanın elinden kurtulmalıdır. Bu bağlamda söylenebilecek şeylerden birisi de Rambo rolünü oynayan Stallone'un oldukça dikkat çekici bir performans sergilemesidir. Filmin sonunda da bu performans, Rambo'nun Albay'la kurduğu diyalog sonrası akıttığı gözyaşları ve duygusal monologlarla yaşadığı hikayenin onun için ne kadar ağır ve acı verici olduğunu bize yansıtmaktadır.
Albay: John bitti, bitti artık!
Rambo: Hiçbir şey bitmedi, hiçbir şey! Öyle bitiremezsiniz. Bu benim savaşım değildi; siz istediniz, ben değil. Kazanmak için gerekeni yaptım ama kravatlı birileri kazanmamıza izin vermedi. Sonra geri dönüyorum ve hava alanında beni protesto eden ve tüküren aptallarla karşılaşıyorum. Bana bebek katili dediler. Onlar kim ki beni protesto ediyorlar? Benim yaşadıklarımı yaşayıp görmedikleri sürece neden bağırdıklarından bile haberleri yok.
Albay: Herkes için zor zamanlardı Rambo, hepsi geçmişte kaldı.
Rambo: Senin için öyle, benim içinse sivil hayat hiçbir şey ifade etmiyor. Ordudayken şerefimiz vardı; sen beni kollardın, ben de seni.
Albay: Sen seçkin bir grubun üyesisin, böyle bitmesine asla izin verme.
Rambo: Orduda helikopter kullanabilirdim, tank sürebilirdim, elimin altında milyonlarca dolarlık teçhizatlar vardı. Burada ise hiçbir şey. Lanet olsun! Tanrım! Herkes nerede? Bir dostum vardı, adı Danford... Bu adamları tanırdım. Burada ise kimsem yok, dostlarım nerede? Danford'u hatırlıyor musun? Saçını arkaya tarardı. İspirtolu kalemlerinden birini çalmıştım, sonra bulduğumu söyledim. Bana "Vegas'ta bir gün buluşuruz!" derdi, hep Vegas hakkında konuşurduk. Bir de arabası vardı; üstü açık, kırmızı '58 model bir Chevrolet. Arabasından bahsederdi. bir gün kasabadaydık; Vietnamlı çocuğun elinde ayakkabı boyacı kutusu vardı. Ayakkabılarımızı boyamak istiyordu, ısrar etti ama ben ona "Hayır," dedim. Danford kabul etti ve oturdu. Meğer kutuya bomba koymuşlar, patladığında bütün vücudu paramparça oldu. Paramparça halde yatıyordu. Bağırmaya devam ediyordu ve parçaları üzerime yapışmıştı. Onu çekmeye çalıştım ama tutamıyordum bile. Arkadaşımın parçaları üzerimdeydi. Her şeyi denedim; onları birleştirmeye çalıştım, işe yaramadı, kimse yardım etmedi. "Eve gitmek istiyorum, eve gitmek istiyorum Johnny!" diye bağırıyordu. "Eve gidip arabamı kullanmak istiyorum!" "Bacaklarını bulamıyorum!" dedim, kahrolası bacakları bulamıyordum..."
Facebook Yorumları