Üç serseri arkadaş ve küçük planları.

"Saklayacak bir şeyin yoksa korkacak bir şeyin de yok demektir."

Suç-drama filmleri ile karakterleri arasındaki en önem verdiğim detaylardan birisi, karakterin role girerken endişeli olup olmadığıdır. Bu dram severler için önemli bir ayrıntıdır; dram-gerilim izlerken Norman Bates sakinliği bekleriz. Bu filmde ise karakterler endişeli başlıyor ve bu ciddi bir detay. 

Filmde yakalayamadığım ve sonucunu bildiğim bazı eylemlerin ardından gerilimi yakalayamadım. Endişeden uzak, kendince plan yapan bir grubun normal olmayan süreçlerine odaklanmaktadır hikaye, oyuncu grubu olarak pek bir ilerleme yoktur ve bence izleyici olarak biz, yaşadıkları olayların çoğunu bir hikaye olarak düşünmüyor, gerçek kesit bir olaya tanık olur gibi hissediyoruz.

Mahalle, devam etmek istediği gibi başlamıyor. Aksine daha oturaklı bir film gibi başlayıp sürprizlere odaklanan ve sürüklenen bir hikaye ortaya koyuyor ve karakterlerin güçlü-güçsüz halleri, endişeleri, tutumları ve ani değişen ruh halleri ile gerçek bir suç-gerilim kalıbına giriyor. İlerleyişi griden beyaza değil, daha koyu bir renk olan siyaha sürükleniyor ve bu plansızlık, yanlış giden bir alıkoymanın ve sıkıştırılmış bir bodrum katının oksijensiz ortamında mantıktan uzak karakterlerin parçaları yerine oturtma çabalarına tanık oluyor. Bizden başka kimse, aslında parçaların yanlış yerde olduğunu ve kanın aktığı o ana kadar ellerinde yanlış parçaların kaldığını fark edemiyor.

Buğra Gülsoy, bir şeyler yapmak istiyor ama ne yapmak istiyorsa bunu tek başına yapmak istiyor. Yetenekli bir yazar-yönetmen mi, bunu bilemem ama iyi bir aktör diyebilirim. Bu suç-dram tarzı biraz alıştırma gibi durmuş diyebiliriz. Bir mahallenin kahvesinde gerçekleşen bu trajik-aksiyon boyunca karakterlerini kurar ve sonra onları felakete uğratan yanlışlıklarını ele geçirir. Filmin büyük bölümü küçük bir bodrum katında geçer ve kanla sonuçlanan olaylara kadar endişeli monolog ve repliklere odaklanır hikaye.

Hem ekranda hem de gerçek hayatta, semtin herhangi bir mahallesinde ve dışında bulunan bu standart üç vatandaşın, yanlış bir liderin yanlış planı sonrasındaki eyleme ve aksiyona eşlik ediyoruz.

Geri bükülen fikirlerde tövbeler görüyoruz. Baş döndürücü suç sonrası bu kötü, inançsız, dini ve ahlaki kuralları hiçe sayan plansızların Tanrı'ya dönüşlerine, bilmemelerine rağmen öğrenemedikleri duaları yarım yamalak okuma çabalarına ve acizliklerine üzülmüyor aksine seviniyoruz. Çünkü her yanlış eylemin bir cezayla sonuçlandırılması gereklidir. Sokakta koşan adamlar, çatışmalar ve araba kovalamaları yerine küçük bir oda, bir sandalye, bol bol yüzleşme, sarmallar ve suçlamalarla geçen en uzun zaman dilimi.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları