Basit ve trajik bir hikaye.

Uluslararası sinematik borsanın ürünlerinden biri olan Jean-Pierre Melville'in Le Samouraï'ı, coğrafi ve zamansal olarak karışmış doğasının mükemmel bir örneğidir. 2. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında Avrupa göçmen sinemacıları, Alman Ekspresyonizmi'nin ve Fransız Yeni Dalga akımının gelişimi ile film izleyicisinin türünü belirleyen Amerikan Film Noiri'nin temellerini atan ABD - Fransız Yeni Dalgası ve Japon yönetmenler, özellikle de Kurosawa ve Suzuki, Amerikan - Gangster/Noir filmlerine övgüde bulunan Fransız film yapımcıları, Japon sinemasındaki motifleri birleştiren isimler olmuştur.

Fransız Yeni Dalga ve Avrupa Sanat Sineması 60'ların ortalarındaki Hollywood Rönesansı'nı, 70'lerin sonlarına doğru etkiledi.

Fransız kutuplarının gelişimi, şiddeti, varoluşçu öfkesi, paranoyası, egzotikliği, beyaz olmayan karakterleri, ahlaki belirsizlikleri, kentsel geceleri ve ahlaksız yeraltı meşguliyetiyle Amerikan Film Noiri'nin benimsenmesi ve yeniden işlenmesine bağlı olsa da Gangster/Noir türü, Fransız sinemasında tamamen yeni değildi.

Luc Besson'un psikotik, kayıtsız Nikita'sı (1990) kadın kimliğinin, cinselliğin ve hafızanın araştırılmasından çok Amerikan Neo-Noir'in gelişimini ve Fransız sinemacılar tarafından Noir türüne özellikle Fransız bir bükülme vererek Fransız ve Amerikan sineması arasında karşılıklı bir yön değişim sisteminin geliştirilmesini etkilemektedir.

Le Samouraï, kısmen Tarantino'nun Rezervuar Köpekleri'nin de ilham kaynağıdır.

Melville'nin çağdaş metrosu, hızlı arabaları ve şık gece kulüpleri ile 67 Paris'inde dolaşan yalnız savaşçı/suikastçı/samuray türü, özellikle de Seijun Suzuki'nin 60'lı yıllardaki kült samuray ve yakuza filmlerinde, Kanto'da sürüklenen samuray/gangster figürünü akla getiriyor.

Bununla birlikte, Melville ve Suzuki, modern dünya tüketici toplumuna yabancı eski onur yasası ile yaşayan samuray/gangsterin çok farklı iki muamelesini izleyiciye sunuyor. Suzuki'nin yakuza filmleri, anlatım kısmında absürd derecede eğlencelidir ve eğlenceli iken çoğu kez teatral de bir enformasyon kullanmaktadır. Orta Çağ savaşçı sınıfının minimalist Noah tiyatrosu stilize doğalcılığını, sessizlik içinde izlenmeyi gerektiren Kabuki tiyatrosuna borçludur.

Bununla birlikte Le Samouraï, genelde gangsterin yükselişine ve düşüşüne odaklanan klasik gangster filminden ayrılır. Jef'in bir suikastçi olarak yaptığı iş, kendisinin istediği daha yüksek bir sosyal ve ekonomik statüden ziyade kim olduğunu tanımlar.

Le Samouraï içerdiği romantizm ve kahramanlık ögeleri ile sadece klasik bir gangster filminden değil, aynı zamanda anti-sosyal klasik gangsteri sosyalleştirmeye çalışan ve onun sorunlu olduğunu haklı göstermeye çalışan hükümet adamlarını konu alan Post-Code gangster filminden de ayrılmaktadır. Jef ve 40'ların Amerikan gangsterleri, özellikle de Humprey Bogart'ın yüksek sierrasındaki karakteri, arasında benzerlikler vardır. Gangsterler topluma ait olmayan bir şeref ve dürüstlük duygusunu temsil eden saygın ve yabancılaşmış bir figür olarak yeniden sunulmaya çalışılmaktadır.

Kaynak: Susan Hoyward, Fran Mason, Simon Fould, Tony Rayns, Patrick Macias, Isolde Standish, Nicole Rafter, Terry Eagleten

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları