Tolga Karaçelik'in sanatsal ilerleyişine tanık oluyoruz.

"Ya kolaydır ya da imkansız."

Kelebekler filmine ait aylar öncesinden karşımıza çıkan bir resim karesi sayesinde kaliteli bir iş ile karşılaşacağımızı az çok hissetmiştik. Zaten hali hazırda yönetmenin Gişe Memuru ve Sarmaşık filmlerini referans aldığımızda görmüş olduğumuz astronot kıyafetiyle köyün mahalle aralarında gezen birisinin oldukça dikkat çekici duruyor olmasına pek şaşırmamak gerekiyor. Zaten Sundance Film Festivali gibi sağlam bir organizasyondan 'En İyi Film' ödülüyle dönen Kelebekler, izlememizi resmi olarak zorunlu kılıyor. 

Üç farklı psikolojiye sahip gibi görünen ve sanki başka ailelerde yetişmiş izlenimi veren kardeşlerin babalarından aldıkları bir telefon sonrası, doğup büyüdükleri ve annelerinin ölümünün ardından ayrıldıkları Hasanlar Köyü'ne dönmeleriyle başlar hikaye. Bağımsız-drama tamamen bir festival filmi gibi görünümüne sahip olsa da festival filmleri kadar ağır ilerlemeyişi ve izleyiciyi kendisine çeken bir güce sahip olması bir artı olarak duruyor.  Sıcak havada astronot kıyafetiyle gezmesi çok ciddiyetsiz gibi duruyor olsa da aslında çok klas bir resim sunuyor.

"Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir astronottan daha tehlikelisi yoktur."

Kırsal bir görünüme sahip olsa da filmin aslında vermek istediği mesaj net: Siz okumuş ve kendini geliştirmiş insanlar, evinizde saklanmayın ve dışarıdaki kötülüğe karşı dik durun, asla geri adım atmayın.

Karakterler modern topluma ait gibi görünüm sunsalar da aslında kendilerine bir yer bulamama sonrasında yaşadıkları travma göze çarpıyor. Her ne kadar köylerinden uzak bir görünüm sunuyor gibi gözükseler de köylülerle olan iletişimleri çok iyi ilerlemektedir. Bu köyde kimse normal değildir bir yandan da. Filmdeki Suzan'ın feminen bir karakter çizen kocasından ayrılmasının ardından yaşadığı travma sonrası erkeklerle alakalı tahammülsüzlüğünü karşı cinse yansıtması çok tehlikeli gibi dursa da izleyince Suzan'a hak verebiliyoruz. Yine bir kadın hikayesinin arkasında, diplerde bir yerlerde bir erkeğin olması feminenleri kızdıracak gibi duruyor. 

Filmdeki diğer karakter olan kozmik evren takıntılı Cemal'in ise insan-evren temeline dayanan sohbetlerinin mekanı olarak cami seçilse ve diyalogları da bir nevi mesaj göndermeleri gibi dursa da aslında, arasında kurmak istediği mantığı anlayışla karşılayabiliyoruz. Din-Bilim yıllardır çatışma halinde ve tartışılmalar da devam ediyor ancak Tolga Karaçelik'in bunu naif bir dille ele alması çok klas duruyor.

Kelebekler'in, yönetmenin içine girmiş olduğu sonbahar hissini de iyi yakaladığını söylemek yeterli olacak. Gişe Memuru sonrası bu üçüncü projesi; tamamen gelişmeye açık potansiyelini, ustalığa doğru ilerleyişini, aynı zamanda bir film yapımcısı olarak olgunlaşma sonrasında gereken en önemli ve kabul görmüş öz farkındalığını yansıtmaktadır. Batılı jürilerin böyle kendilerinden olmayan, farklı türdeki gelenek-görenek ve inanç üzerinden yapılan eleştirilere destek amaçlı ödüller verdiğine defalarca tanık olduk ama asıl sanat da bu değil mi? Kimsenin cesaret edemediğine cesaret etmek .

Filmde ele alınan yaşam biçimleri, düşünce ve ruh sarmalları, üzüntü, keder, mutluluk, hayatın ve gerçekliğin sorgulanmasının ele alınışı ve bizim gibi yaşayan insanların bizim dikkate alacağımız tonda ve absürtlükte anlatılması çok "Rönesans" durmuş.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları