Hayal kurmak riskli bir iştir.
Yaşamın güzel günlerinde neşeli, umutlu ve destekçi olmak kolaydır. Peki kötü zamanlarda? Gözün gözü görmediği bir fırtınada, yaşam sevincini canlı tutabilmek ve umut ışığını yakalayabilmek... Bu ışığı yakalayabilenler değil midir, en ağır koşullarda bile dışını aydınlatabilenler?
Her Şey Çok Güzel Olacak, modern Türk sinemasının -adı itibariyle- mütevazi, çok yönlü ve sağlam temellere bağlı yapımıdır. Etken senaryosu ve sıra dışı oyunculuğu ile Türk sinemasının bizlere sunmuş olduğu en iyi mizahi ürünlerden birisidir.
İstanbul'da yaşayan iki kardeşin acıklı hikayesi. Dünya görüşleri ve tutkularıyla ikisi de oldukça farklı karakterlerdir. Bu zıtlıkların, komedideki üretken etkisinin ne denli büyük olduğunun bir kanıtıdırlar adeta. Bir Cem Yılmaz hayranı olarak bana göre film, basit bir komediden çok sağlam bir dramadır.
Popüler bir stand-up geçmişine sahip başarılı komedyenin canlandırdığı Altan, kendi barını açmayı kafasına koymuş çulsuz bir hayalperesttir. Kardeşinin ecza deposunda reçeteyle satılan bazı ilaçları çalıp mafyaya satmak ve kafasındaki sermayenin hızlı şekilde tamamlanması, kendince iyi bir fikirdir. Uzun lafın kısası, iki kardeş birden Ege'nin gözdesi Bodruma doğru tehlikeli maceralarla karşılaşacakları zorlu bir yolculuğa çıkmış halde bulurlar kendilerini.
Cem , büyük perdedeki ilk ciddi denemesi olan Altan'ı canlandırmada şaşırtıcı derecede olumlu bir performans gösterir ve tek kişilik gösteride olduğu gibi ekran karşısında da kendini kanıtlar. 80'lerin en iyi pop müzik grubu MFÖ'nün vokalisti Mazhar Alanson da bir ağabey olarak övgüleri hak ediyor. Birçoğumuz şarkıcının aslında bir tiyatro eğitimi aldığını bilmiyor ve bu gerçeği Bilmesek bile, karakter performansı sayesinde bunu az da olsa fark ediyoruz.
Facebook Yorumları