Roma'nın arka sokaklarında aşkı ve iğrenç hayatından kurtulmanın yolunu arayarak dolaşan, naif bir sokak kadınının hikayesi.

"Karakteri bu kadar dokunaklı yapan şey, savunmasız ve hassas olmasının dışında içindeki masumiyettir."

Federico Fellini iki tür film yaptı, biz onları "Büyük" filmler ve "Küçük" filmler olarak ikiye ayırıyoruz. "Büyük" filmleri, "Sekiz Buçuk" ve "Amarcord" gibi şaşırtıcı sanatsal görüntüler içeren filmler; "Küçük" filmleri ise bizleri daha az şaşırtan, bilindik hikayeler içeren filmleridir. Cabiria'nın Geceleri, "Küçük" ve hiç Fellini filmi izlememiş birisinin başlaması için ideal bir filmdir.  

Cabiria'nın Geceleri, "inadına yaşamak" başlığı altında gür bir sesle ekrana yansır. Öykü estetik olduğu kadar duygusaldır da. Özellikle Cabiria'yı canlandıran aktris Giulietta Masina'nın minik bedeni ve tavırları, izlerken bizlere Charlie Chaplin'i anımsatıyor. Karakterin güç merkezi, bir palyaçoyu canlandıran sokak kızı olarak da tanımlanabilir.

 Masina, Roma'nın pejmürde sokaklarında hayat kadınlığı yaparak yaşamını kazanan Cabiria'yı canlandırır. O, gerçek aşkı arayan ve hayal kırıklıklarının hikayesinin anlatıldığı kenar semtlerin kaybedenlerinden biridir. Eski püskü kürkü, eteği ve ağzındaki sarma sigarası ile etrafa gülücükler dağıtan, sevimli ve bir o kadar da şaşkın bir görünümdedir. Yönetmen bir fahişenin yaşamını, şiir ve zarafet içerisinde karakteri hırpalamadan sunmak ister.

"Boş umutların, bol hayal kırıklığının ve paramparça olmuş gururun trajik bir tasviri."

Film, iki genç aşığın bir nehrin etrafında eğlenceli bir şekilde koşuşturmasıyla başlar. İki aşık ağacın yanına gelince romantik Yeşilçam filmlerinden bir sahne ile karşılaşacağımızı düşünürken ilk çekimden sonra adam nehrin etrafına doğru göz gezdirir, yakınlarda hiç kimse yoktur. Cabiria'nın elindeki çantayı kapar ve onu olduğu gibi soğuk nehre atar; boğuluyor olmasına rağmen adam arkasına bakmadan oradan uzaklaşır. Neyse ki çığlıkları duyan birkaç kişi Cabiria'yı son anda boğulmaktan kurtarır; genç kadın gözlerini açtığında ise minnetten çok öfkeli ve kızgın bakışlarına tanık oluruz. Filmin geri kalanı ise aşk arayan bir kadının Roma'daki maceralarına odaklanır. Sadece parası için genç kadınla birlikte olduğunu öğrendiğimiz adam, kendisine ait küçük bir evi, bankada da bir miktar parası olan arka sokak prensesi Cabiria'nın tüm parasını çalıp kaçar. Aradığı gerçek aşkı bir türlü bulamayan ve hayal kırıklıklarına uğrayan bir kadının, film boyunca etrafına karşı sürekli tepkili ve asabi olması en doğalıdır. O, her şeye rağmen umudunu yitirmeden sürdürmekte olduğu bu hayattan kurtularak kendisini sevecek bir adam ile farklı ve temiz hissedebileceği bir hayat umut etmektedir.  Bir hayat kadınını canlandıran Cabiria'nın, filmdeki diğer hayat kadınlarından farklı olarak, bulunduğu zoraki durumdan kurtulmaya çalışıp tertemiz bir hayata başlama isteği, en dikkat çekici detaylardan biridir. O bir sokak kızı olarak başına gelen onca kötü olaya rağmen, umudunu kaybetmeyerek daha da güçlenip yola devam etti. Cabiria'nın trajikomik hikayesi hiçbir zaman izlenirliğini kaybetmiyor; etkisi her zaman sürecek nadir bir klasik.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları