"Ağaç meyvesinden bilinir, yaprağından değil."
Ödüllü yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın 'Ahlat Ağacı'nda gelecekte büyük bir yazar olmanın hayalini kuran Sinan ile karşılaşıyoruz ancak bu karşılamadan önce o eşsiz Anadolu manzarasını, doğanın o karanlık, gri, pastel ve toprak canlılığı ile tanıştırıyor film bizi. Gözümüze biraz ilerde merkezi bir nokta oluşturan verimsiz Ahlat Ağacı'nın, toprak ve gökyüzü arasında ve az insanın, bol rüzgarın görüntüsü eşliğinde düz arazi ve üzerine şekil veren Anadolu insanı ile olan güçlü bağına tanık oluyoruz.
Gerçek insan öyküsünü bir insan tarafından gerçekleştirilebilecek bir hikayede bulan, hedefine kilitlenmiş ve edebiyat yazarı olmayı düşünen Sinan ve onun mecbur olduğu hayatına şahit oluyoruz. Tam kopmak üzereyken kopamayan, Baba ve Oğul ilişkilerine dayalı bir yerlerde görünmeyen prangalara bağlı bir genci görüyoruz.
Ahlat Ağacı'nda karşımıza çıkan unsurlar aile içi sorunlar gibi ilerliyor olsa da film, basit bir çaresizlik meselesinden çok da uzak değildir. "Para" burada yine farklı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Kaç adım ileri gidebileceğimizi hesaplarken büyük borç sonrası tüm adımlarımızı geri atmak zorunda kaldığımız en ciddi nesnelerden biri ile tekrar karşılaşıyoruz.
Merkezi olayları, içinde yaşadığımız zamanı ve mekanı yansıtır. Karşımıza çıkan Baba ve Oğul ilerdeki ağacın evlatlarıdır. İçeri ve dışarı açılan hayat penceresinden, Anadolu'nun kırsallarında mecburi bir atmosfer tasvir edilir. Disiplinsiz bir baba, bedel ödemek zorunda kalan bir çocuk ve bunlar arasında kalmış bir anne.
Nuri Bilge Ceylan'ın bir yönetmen olarak 'Üç Maymun', 'Kış Uykusu', 'Bir Zamanlar Anadolu'da' yapımlarının ardından, yine dikkatleri üzerine çeken bir film yapmayı başarmış. Bu filminde karakterlerin ve doğanın gerçeğini sert bir acıyla yansıtmaya çalışıyor.
"Bizler bir şey değiliz, kesinlikle hiçiz."
Her zaman bu tür hikayelerde yalın bir aktör ile karşılaşırız. Sinan kendi sefaleti içinde dolaşır ve dışarıdan gelen ani bir rüzgar sonrasında yapraklar, daha farklı yönlere doğru savrulur. "Doğa Ana" ne kadar kötü olabilir ki?
Hayatımın en kederli çıkmazlarına girdiğim, ağır depresyonu tattığım, hiçliğe yaklaştığım, uzun, sıkıcı ve sessiz, mükemmel bir üç saat geçirdim diyebilirim.
Facebook Yorumları