Ben bu oyunu bozarım.
İnsanoğlu doğası gereği hayatını sürdürür. Bugün gülerken yarın ağlamayacağız anlamına gelmez; bugün özgür bir yaşam sürdürürken yarın demir parmaklıkların ardına geçmeyeceğimiz anlamı taşımaz. Bazen bela, bir mıknatıs gibi sizi üzerine çekebilir her ne kadar direnirseniz direnin fayda etmez. Özgürlüğün de artık bir bedeli var gibi: Sabır. Maalesef metropol yaşamlarda gelir kadar etken bir kavramdır bu. Değişen huzur / huzursuzluk ekseni etrafında güvende kalabilmek ve dikkat çekmemek için karanlıkta kalmak ve dışarı çıkmamak, bizi güvende tutacak bir şeymiş gibi hissettirir. Güvenlikli sitelerde oturmak ve kapıyı açıp dışarı çıktığımızda dikkatli olmak, ilerleyen zamanlarda yeterli gelmeyecek gibi. Genişleyen iş/ev çevresinde yeni sorunlar da gelişerek farklı bir boyuta ulaşıyor.
Yıllardır görsel ve yazılı medyada suç ve sonuçları hakkında çeşitli konular, tarzlar ve temalar içeren esaret filmleri, sinema dünyasının erken zamanlarından beri biz müşteriler için ilgi çekici konulardan biri olmuş ve yapımcılar tarafından büyük rağbet görmüştür.
Yargının, mahpus öncesi ve sonrası suçlunun peşine düşen kanun korucularının, kaçaklar ile birlikte suç işleyen ve suçu önlemeye çalışan üniformalı bireylerin ve suçu yaratan sistemin peşindedir, yönetmen ve senaristler. Bir kahraman ve anti-kahramanla özdeşleşmenin gerilimi, seyirciye bir dizi haz sunar.
Bir asıra ulaşmış sinema endüstrisinde karşımıza çıkan ve hapishanede geçen ilk film 1932 yapımı "Prangalı Kaçkın"da masum James Allan'ın zor şartlar altında neye dönüşebileceğini keşfederiz. Bundan 20 yıl sonrasında ise 1953 yapımı "Stalag 17" ile 2. Dünya Savaşı sonrasında esirlerin kedi fare oyununa şahit oluruz. Daha sonrasında başka bir coğrafyaya veiklime ait 1956 yapımı"Bir İdam Mahkumu" filminde hayatta kalma içgüdüsünü keşif ederiz.
İdamına saatler kalmış mahkum Fontaine'in son birumut olarak maksimum güvenlikli hapishaneden kaçma serüvenini şaşkın gözlerle takibe alırız. 1973 yapımı "Kelebek" adlı film ile sürekli olarak hapisten kaçmaya çalışan Henri Charriere"nin, tüm girişim ve başarısızlıklarına rağmen özgürlüğe duyduğu umudu kaybetmemesini hayretle karşılarız.
En akılda kalıcı film olan "Alcatraz Kuşçusu"nda, Robert Stroud dünyanın en sert hapishanelerinden biri olan Alcatraz'da kalan, hayata dair tüm umudunu yitirmiş, sert mizaçlı bir mahkumdur. İçindeki öfkenin günden güne büyüdüğü esnada yaralı bir kuş sayesinde tüm duygularını ve hayatını sonsuza kadar nasıl değiştirebileceğini hissederiz.Bizleri alıp sert bir şekilde duvara çarpan, sinema dünyasının en bilinen ve beğenilen karakterleri ile 1994 yapımı "Esaretin Bedeli"nde tanışırız. Karısını öldürmekten mahkum edilen Andy Dufresne, hapishanede kısa sürede herkesin saygısını kazanacak ve unutulmaz yan karakter Red ile birlikte umut ve arkadaşlık üzerine yapılmış en iyi filme imza atacaklardır.
Merhaba yarenler! Merhaba felaket arkadaşlarım!
1969 yılında ise ülkemizde pek dikkatleri çekmeyen, yazar Kerim Korcan"ın yaratmış olduğu dokuz gerçek hikayeden oluşan kitabın sekiz hikayesi, hücre ve hapishane yaşamından kesitler sunar. Tatar Ramazan adında bir suçlunun yedi vilayet ve yetmiş düvelde namı duyuldu." Kitap ana başlığı atarak unutamayacağımız bir kahraman yaratır. Tatar Ramazan geliyordu, bahçede gezinen mahkumlar ağır havayı sezdiler ve ağır duvar diplerine çekilmeye başladılar.Onun ilk geldiği ilk hafta gayet güzel hatırlanır. Hava günlük güneşlikti, ama bugün öyle değil.
Melih Gülgenin hapishane hayatına dair gerçekçi üst düzey anlatıma sahip hikayeyi görselleştirmesi için aradaki zamanın değerini, anlatılanın önemini, umut ve umutsuzlukla ilgili sıvası dökülmüş rutubetli dört duvarı ve kahramanı anlatması gerekiyordu. Kısaca deneyimlemiş bir ressam soğukkanlılığına ustaca fırça darbeleri gerekiyordu ve yönetmen eniyi bildiği işi en iyi şekilde zaman Harcayarak kült bir hikaye ve ikonik bir karakter yaratmayı başardı.
Facebook Yorumları