"Çamura batmış bir ilişki izliyoruz."
Filmi izlemeye başladığımız ilk dakikalardan itibaren yönetmenin ikilemini az çok anlayabiliyoruz. Her ne kadar yönetmen, Sibirya'yı elde edebilmek için buna dahil edebileceği bir isme ihtiyaç duysa da -ve bana göre her ne kadar bu doğru bir isim olsa da- ne yazık ki sinema eleştirmenleri tarafından, "Keanu Reeves" ismi ve onun hakkında sahip olabileceğimiz, herhangi bir niteliğin üstesinden gelmesi beklenen karizması ile ana kahraman "Lucas Hill" performansı istenilen kalitede bulunmamıştır.
Keanu'nun biyografisine bakarak yaşamış olduğu zihinsel-hissel zirveleri ve dipleri takibe aldığınızda, yaşadıklarından sonra hoşlanacağınız bir dünya görüşüne ulaştığını bakışlarından bile anlayabiliyorsunuz. Baş karakter Lucas'ı zorlama açısından gereken derinliği sağlayamadığı konusunda maalesef biz de eleştirmenlere katılıyoruz. Sadece Keanu'nun performansı değil, bariz bir şekilde göze çarpan uyumsuzluk yüzünden de gerçekleşiyor bu durum.
Diğer karakter Ana Ularu, düz bir estetik sunar. Minimal bir kimya ile mücadelesini sürdürür ve hikayenin aşk yükünü omuzlamak zorunda kalır. Ancak bunun bir dezavantaj olarak göze çarpmasına rağmen, "Sibirya" etkili bir gerginlik örneği sunuyor. Karşımıza çıkan kötü adam Boris, St. Petersburgh'taki bir anlaşmayı sonuçlandırmak için Amerikalı elmas tüccarıyla bir buluşma sağlar ancak ortağı elmaslarla birlikte kaçtıktan sonra Lucas ve ekibi için kalan tek seçenek, kaçağı takip edip malları geri getirmek ve cezalandırmaktır.
Büyük ve zorlu bir takibe zorlanan Lucas kendini hiç bilmediği ve haritada yerini bile bulamayacağı bir coğrafyada, Sibirya'nın o soğuk beyaz iklimindeki küçük bir kasabada bulur. Kafe sahibi Katya ile tanışana kadar zor ve soğuk geçen işi bırakma düşünceleri içerisinde debelenip durur. Ardından kar beyazı güzelliğe sahip Katya, kahramanımızın ilgisini çeker ancak bilinmeyen bir sır ise Katya'nın evli olduğu gerçeğidir.
"Çıkmazlar ve belirsizlikler içinde kalmış bir adam."
Sibirya için atfedilmeyen bir kalite ise öngörülebilirliktir; aksiyon filmi severleri yabancılaştırmaktan korktuğu için birçok filmin aşabileceği barikatın kaçınılmaz olan zorluğudur. Filmin, ana karakterinin çirkin tarafını gösterme isteğini de takdir ediyoruz, her ne kadar başlangıçta Lucas'ın oldukça mülayim ve geleneksel bir tür olduğunu varsaysak da. Yakın zamanda da ahlaki olmayan davranışlara istekli ve yetenekli biri olduğunu öğreniyoruz.
"O kurtuluşa ihtiyacı olduğunu fark ettiğinde artık, onun için çok geçtir."
Sibirya neredeyse iki türden oluşuyor: Şehir dışında küçük bir kasaba ve gangsterler. Uluslararası suçlar ve sahte elmaslar hakkında açık bir tuzağa çekilmiş bir şehirlinin, kuzeyin o dondurucu soğuğuna maruz kalma hikayesi. Keanu Reeves, hem aksiyon hem aşk hikayesini sabit bir karakter çizgisi sunan performansı ile özetliyor ve tek yöne doğru kaydığını doğruluyor.
Facebook Yorumları