Beş ayrı dalda Oscar adayı olan Martin Scorsese imzalı yapım, Jordan Belfort'un suç, yozlaşma ve servet dolu gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor.

Para Avcısı bir film değil, bir parti. Ne olmuş yani? Sonuçta hepimiz bu partiye davetliyiz.

Fırsat her şeydir...

Öncelikle kendimi tanıtayım: Benim adım Jordan Belfort. 26 yaşımdayken 49 milyon dolar kazandım, bu da beni oldukça sinirlendirdi çünkü haftada 1 milyon dolar için 3 milyon dolar daha gerekiyordu. Daha ne mi? Daha fazla para, daha fazla ilaç, daha fazla saygı ve daha fazla güç... Neden daha fazlası? Çünkü daha fazlası asla yeterli değildir.

Para Avcısı, gerçek bir yaşam öyküsünü konu ediyor. Jordan Belfort, 26 yaşında genç ve hırslı bir borsacıdır. Para kazanma arzusuyla Wall Street borsasında önce komisyoncu, ardından Stratton Oakmont adında bir yatırımcı firmasında zengin olmak için her şeyi yapmaya hazır bir CEO haline gelir. 90'ların en hızlı günleridir ve New York işlem salonunda her şey olabilmektedir. 

Önemsiz tahvillerle birçok yatırımcıyı aldatarak Belfort kısa zamanda bir para ve aynı zamanda bir harcama makinasına dönüşür. Bir günde hesapları milyon dolarlarla doldururken o gece hepsini aynı hızda harcayabilir. Profesyonel hayatının yanı sıra uyuşturucu, fahişeler ve son derece lüks fantezilerle dolu kirli bir oyunun içindedir. Bu karakterin hayatındaki her şey abartılı bir şekilde devam ederken çöküş ise çok uzakta değildir.

Kariyerinin en cesur filmine imza atan Martin Scorsese, bu cesareti Jordan Belfort'un otobiyografik eserinden alıyor. Belfort'un yaşadıklarını samimiyetle kağıda döktüğünü, Scorsese'nin de aynı samimiyetle peliküle aktardığını söyleyebiliriz. Filmi incelerken Belfort üzerinden gitmek gerekiyor. Sıfırdan başlayıp ticari zekasına kullanarak zirveye çıkan, hırslı, tutkulu ve hayatını yaşamak isteyen bir karakter o; klasik işine bağımlı bir iş adamı değil, aksine bağımlılıkları onun ani çöküşünü hızlandırıyor.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları