2. Dünya Savaşı'nı anlatan, disiplin, dostluk ve güvenin önemi üzerine bir cesaret öyküsü.

"Kötü bir barış, savaştan daha iyidir."

2. Dünya Savaşı'nda ülkesi için savaşan ve ölmüş milyonlarca isimsiz insanın kendi uluslarında duyulan  onuru ve anısını nasıl sürdüreceğiz? Tüm savaş filmlerinde -Nefes, Er Ryan'ı Kurtarmak ve Piyanist- asıl olarak kahramanlık dışında, savaşın açtığı fiziksel ve zihinsel tahribata yoğunlaşmaktadır. Kimse şartlar gerektirmediği sürece bu yaşananları tekrar yaşamak istemez. Salt tarihi olduğu gibi belgelemek, nihai soru-cevap eşliğinde değil daha çok yaşanmış olayları kendi zihninde kurgulayıp tarihi kendi bakış açısından resmetmektedir.

Her birey hayalleriyle yaşar ve ölür. Kiminin mutlu bir evlilik, kiminin yeni bir araba, kiminin ise daha güzel iş hayalleri vardır ve geleceğe karşı bizi sıkı sıkıya motive eden asıl şey budur. Hayallerin sadece biraz aş ve hayatta kalabilmek olduğu yılları izliyor ve umarım insanlık için bir daha böyle bir vahşete şahit olmayız diyoruz.

Öyküde muhalif askerlerin ölümüne ve onuruna uygun bir şekilde atıfta bulunmak için yaşamlarımıza, onların yaşamları pahasına yararlı olarak yaşadığımız gerçeğine dikkat çekiyor. Savaşın açtığı onarılmaz yanları anlamak için mutlak bir yol olmamakla birlikte yapılan şey, savaşanların gözünden gerçekliğin en çılgın anlarına bakmaktır.

Kardeş Takımı, sırt sırta çatışan Amerikalı ve müttefik donanmaların Avrupayı istila eden Nazi güçlerine karşı ellerinde silah tutan erkeklerin dramatize olmuş gerçek yüzleri, hepsi güçlü görünmeye çalışan ama içinde fırtınalara kopan bireyler. Gerçek dünyalarını anlayabilmek için psikolojik bir çaba harcamak gerekiyor. Burada yüceltilen hiçbir şey yok, aksine ortalama erkeklerin duyduğu korku ya da korkusuzluğun, kahraman veya standart, şanslı veya şanssız olmanın, savaşın ve vahşetin akıl almaz ortamına atılmış sayısız insanın öz derinliklerini sunuyor.

Bu tehlikeli savaşın ve onunla zihinsel olarak savaşan erkeklerin tek derdi, sıcak evlerinde aileleriyle birlikte olmak. Ulusun bekçilerine yakışmayacak bu tavırdan uzak durmaları gerektiğini anımsatan kurallar eşliğinde, terk edilmiş şehir meydanlarının ve ormanların içindeki birkaç gencin kalplerinin ve zihinlerinin zorunlu sunumu eşliğinde tarihi bir yolculuk yaşıyoruz.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları