Fatih'in görevlendirmiş olduğu elçi, Prens Vlad tarafından feci bir şekilde infaz edilir. Bu teşebbüs neticesinde Fatih Baba Sultan'a bir ferman gönderir, artık sahne Deliler'indir.

Gözü Pek Delular.

Türk sineması ve tarihsel  anlatım işlevleri arasında -hayal ürünü hikaye çokluğuna sahip ulusal sektörde- destansı hikaye ve parçaları biraz gölgede kaldı diyebiliriz. 60'larda kaleme alınan !Tarkan, Malkoçoğlu ve Kara Murat! gibi epik hikayelerin ikonik karakterleri, fantastik dünyalarına sadık olarak yaratılmıştır.

Fatih'in Fermanı, gerçek bir grup ruhsuz kişiden oluşan, kendilerine Deliler diyen ve ölüm tutkuları olan savaşçılar hakkındadır. Kazıklı Voyvoda olarak bilinen ve tarihin en acımasız işkence stilleri ile tanınan Vlad , artık haddini aşmış ve sınırlarında bulunan Türklere zulüm etmeye başlamıştır. Romanya prensi olarak atanan genç Vlad, artık Konstantin için yeni bir fetih hazırlığı içerisindedir. Bunu duyan dönemin en bilge hakanı Mehmed Han'ın gönderdiği elçisi de başına çivi geçirilerek öldürülünce Deliler'in başı olan Baba Sultan'a, Vlad'ı öldürme emri verir.

Haçlıların korkunç görünümlerine karşı Türklerin karanlık  ham görüntüleri, ürkütücü bir muharebe olacakmış hissi uyandırır. Bu nedenle inançtan ve duygulardan uzaklaşmış bu iki çılgın grubun cesaret ve güç dengelerini tartma zamanı gelmiştir. Deliler, çok sayıdaki isyancının kıyımı yeni bir Boyuta varmadan evvel oraya tez vakit ulaşmalı, adalet ve intikam nihai sonuca varmalıdır.

Yola tez varın, zulmün cezasını tez verin.

Siyah göz sürmeleri ve aniden süzülüp tırnaklarını karşısındakinin göz bebeklerine saplayacakmış gibi duran kuzgun görünümleri ile Deliler, atlarıyla ilerlerken etrafta gerçekleşen vahşetin görüntüsü ortasında belirir çürümüş bedenler. Kan lekeleri ile bezenmiş doğanın, çarpışmaların getirdiği lokal aksaklıkların, rahatsız edici bir manzara eşliğinde haçlıların intikam hırsları  sonucu bedel ödemiş masum halk, yanlış zaman seçen bir Prens'in bu aciz teşebbüsü dönemin en bilge sultanına denk gelmesi, belki de akıncı Kara Murat tan evvel Deliler'in öfkesi ile karşılaşacak olması Vlad'ın en büyük talihsizliğidir.

Farklı, disiplinsiz ama itaatkar kahramanlardır Deliler. Bizleri XV yy.  geri götürmek için karakter tavırları ve yaşamları çok derin  anlatıya sahip olmasa da anımsatıcı tavrı, yüzlerin mezardan çıkmış bakışlara sahip olması ve mazlumların ahının geri dönmüş beden halleri neredeyse hayalet görünümündedir. Deliler filmini gördüğünüzde sanatsal bir yapıya değil, insanoğlunun Orta Cag'da Gelişen nefretine ve reaksiyonuna şahit oluyorsunuz.

Deliler, yol bulabilmek için etrafı alevi ile aydınlatan intikam meşalelerini ellerinde taşırlar; uzun boylu kanatları taşıdıkları sancakları, bellerinde kan lekeleri henüz yeni kurumuş olan atlarının nabzı ve dur durak bilmeyen hızları ile savaşa ya da ölüme değil adeta kutsal bir şenliğe koşarlar. Susmaları, onlarda ölen mazlumların çığlıkları gibi çoğalmaktadır.

Hikayenin genel yapısı doğru ama film için en derin itiraz, bizleri aşırı beklenti içerisinde bırakması. Büyük bütçeli bir yapım için daha çok kan, daha az diyalog, daha çok öfke, yeni bir yön ve orijinal savaş görüntüleri olabilirdi. Psikotik birkaç karakterin dengesiz ve mantıksız diyaloğu, farklı mizah Anlayışları ve biraz geniş açı ile dönemin ruh hali daha iyi yansıtılabilirdi.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları