"Gün karası gün karası, boş beşiğim gam karası."
Toros Dağları'nın etekleri ve doruklarına doğru uzanan o topraklı kuru yollara, doğusu ve güneyi ile o zorlu mevsim şartlarına rağmen kimi zaman killi topraklar kimi zaman sık çalılarla çevrelenmiş geniş bir toprak ana ile birlikte bizim topraklarımızın anaları, sırtlarında bebeleri ile o cehennem sıcağı altında toprak eker ekmek biçerler.
Bazı topraksızlar, toprak sahiplerinin toprağına alın teri düşürür. O üstleri başları toprak ve emek kokan köylülerden biri değildir Fatma, Yörük Beyi'nin kızıdır. Anadolu'nun orta yerinde genç kız hayallerine dalmış bir Yörük kızı... Oranın da şehir merkezi gibi kendi hiyerarşisi ve kabul görmüş genel bir şablonu vardır. Gelenek bellidir, plan bellidir, töre bellidir. Bunlar kutsaldır ve köylüler için anayasa kadar değerlidir. Fatma da bu düzene uyar ve tek isteği, sevdiği adam Ali ile bir aile kurup çocuk sahibi olmaktır.
Zamanla gelin ve damat faslı geçmiş, artık birbirlerine kavuşup bir yuva kurulmuştur. anne-baba olma evresine geçilmiş ve geriye sadece bir çocuk sahibi olmak kalmıştır, ancak aşmaları ve yaşamaları gereken büyük bir sorun vardır: "Çocuk sahibi olamamak"gibi büyük bir sorun. Ailenin ve çevrenin büyük baskılarına ve diretmelerine rağmen Fatma, eşi Ali'den boşanma fikrini aklına bile getirmez. Çünkü aşk emektir, söz kutsaldır ve hemen vazgeçmek zayıflık belirtisidir. Ve zaman Fatma'nın bu mücadelesini ödüllendirir ve kutsal bir olay meydana gelir,artık fatma gebedir. ve geriye yapılması gereken tek bir şey vardır: 9 ay gibi bir süre beklemek. Zaman her seferinde sabrın mükafatını verir ve nur topu gibi bir çocuğu eline alır Fatma ve Ali. Artık Fatma bir ana, Ali ise bir babadır. Tek istedikleri şey mucizevi bir şekilde gerçekleşmiş, anne-baba kervanına katılmış ve toplum tarafından rahat bırakılmışlardır.
Fatma artık bebesine düşkün, ruhunu, acılarını ve tepkilerini aşırı yaşadığına tanık olduğumuz, Anadolu kadınını temsil eden bir annedir. ama doğa ana Fatma ve Ali'yi rahat bırakmaz ve bebelerini yırtıcı bir kuşun alıp götürmesinin ardından bize yaşatmış olduğu travmatik ve teatral sunum ile Fatma Ana'nın iç dünyasına, analığın o acı-sevgi temeline ve tüm kimyası ile ruh halinin birden değişmesine tanık olur ve Fatma Ana ile birlikte bizler de ağlarız.
Anadolu'nun o zorlu ve büyülü topraklarında gerçekleşir, Fatma Ana'nın travması. Pek de parlak bir renge sahip olmayan canlı hislerinin çoğunu kaybettikten sonra, içinde yaşamış olduğu şiddet, endişe ve erkek olarak anlatamayacağımız çok sert bir ağıt ile karşılaşırız, Fatma Ana sayesinde.
Facebook Yorumları