İş dışında hayal kurmaya vakti olmayan Max ile o güne kadar tüm hayalleri anında gerçekleşen Caroline'ı, ortak hayaller peşinde koşarken izleriz.

"Nasıl mutlu olunacağının farkında olmayan Max ile tanışıyoruz."

Yalnızlık. Bu kelime ne ile karşılaşacağımızı az çok belirginleştirirken "İki Deli Kız", Max ve Caroline için fikir edinmemizi kolaylaştırır. Yalnızlığı ve zorluğu eğlenceli bir dilde sunmaları, aslında ne kadar güçlü olduklarını gösterir ve üniversite günleri ve sonrasında ne tür çabalar verilmesi gerektiğini kendi tarzı ile anlatır. Bir Tv şovunu izlemek için yeterli birkaç güçlü dile sahiptir. "2 Deli Kız" belki de serinin en büyük vaadidir.

Kentsel yaşam ve genç çevre ile iletişimi, modern bir yaşam görünümüne sahip ahengi ve büyük mizahı ile genç bir kız, sevilmenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyor. Kesinlikle 2010 dünyası, büyük şehirlerdeki suçun etkilerinin daha fazla olduğu yerlerde birden fazla işe gitmek ve mesailerle bunu desteklemek zorunda kalan birinin, çalıştığı lokanta ile geniş birkaç odaya sahip yerleşim yerinin gerekliliğini sağlayan bir kira bütçesi sunmaz. Aksine nefes alabileceği 1+0 daireler, sadece yeni başlangıç ve gelecek planlaması için idare etmenizi sağlar. Tek sorun şu ki "2 Deli Kız" göreceli olarak gerçekçi ve zamanla eşit tutulan bir ayna görünümüne sahip olabilir. Kızlar ile ilgili asıl problem ise gösterinin asıl maddesinde yatmaktadır.

En azından alaycı, hayatı çok ciddiye almayan ama ciddi şeylerle karşılaşan ve çok çalışan garson Max'i oynayan sevimli yıldızımız Kat Dennings, farklı ve harika açılışı ile çekici ve kişisel bir performans sunar. Ama o zamandan bu yana hemen hemen yokuş aşağı gitmektedir. Çünkü şov, her iki dakikada bir hamle yapma ve iğneleme gereksinimi içindedir. Bütün ilgiyi Max'in çekmesi, hikaye ve mizah tonunun öne çıkamaması bu tür bir hamleyi yapmaya mecbur hissettirir. Zaman zaman "Karagöz ve Hacivat" çatışmalarına ve hazır cevap üslubuna dayanma çabası, mizah tecrübesi olmayan bu stajyer sit-com aktrisleri tarafından iyi idare edilir. " Vizontele'de karşımıza çıkan ve Cem Yılmaz'ın canlandırdığı Fikri karakterini Kıvanç Tatlıtuğ'a oynatmak gibi..." Bu ciddi özellik, gösteriye zorunlu ve dikkat dağıtıcı bir özellik olarak hizmet ediyor ve bu büyük bir problem.

İyi bir mizaha ve görünüme sahip iki kız yetersiz kalıyor ve karışık diyaloglar, uyumsuz yan figürler, şovun hiçbir zaman sözel veya fiziksel mizahı üzerine çalışma ya da genişletme şansına sahip olamamasından ötürü 90'lara ait bu formatı suçlayabiliriz sanırım. Bu gösteri başka şekilde düşünülebilirdi ama geleneksel sit-com ölü bir sanat biçimidir ve onu siz canlandırmalısınız, bir fıkracı gibi. Fıkra anlatımındaki üslup, fıkrayı komik yapar. Seri için de bunu diyebiliriz. Yani bu şov aslında tür sınırlarına takılmış gibi gözüküyor. "Burhan Altıntop'ta" olduğu gibi uzun süre sırtına yüklenen mizah Avrupa Yakası'nı izlenir kılarken bir süre sonra karakterin enerji kaybı, tekrara düşmesine ve ağır adımlara dönüşmesine neden olmuştu. Aynısının Max için gerçekleştiğini de söyleyebiliriz.

İki kız ve etrafındaki olaylara karşı gösterdikleri eğlenceli tavırlar, seriye çeşitlilik kazandırıyor.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları