"İnsan ruhunun bir parçası, hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz."
Yönetmen Wes Anderson, bilinen çalışmalarından birisi olan "Fantastik Bay Tilki"nin ardından Stop-motion'un bu büyülü dünyasına tekrar geri dönüyor.
İnsanoğlu olarak günlük konuşmalarda kaç sözcük kullanıyoruz ki? İki yüz? Üç yüz? Duygularımız sözcüklere bürünüp sözcüklerle acıyı, sevinci, iç dünyamızda olup bitenleri dile getiriyoruz. Peki asıl soru şu: Ya hayvanlar? Yönetmen kurgusal ütopik bir dünya ile karşımıza çıkıyor. İnsan-hayvan sentezli bir anlatıya sahip bu hikayeleme, köpekleri insanlar gibi konuşturup aslında dile getirilen şeylerin hepsini sözcüklerle aktarmaya çalışır ve bunu yaparken ince bir tonda hayvanları daha nazik, insanları ise tuhaf yaratıklar olarak resmeder ve sunar.
Wes Anderson, ikinci Stop-motion animasyon filmi olan ve şimdiye kadarki en canlı hayal dünyalarından birini sunan sinema filmi ile gerçekçi bir şeyler söylemek istemektedir. Filmin başlangıcı her ne kadar tuhaf ve mantık dışı bir sarmala sahip gibi görünse de hikaye, kurgusu ile dikkat çekmektedir. Yakın gelecekte yozlaşmış bir belediye başkanı, çevredeki tüm köpeklerin sürgün edilmesini ve yeni yerleşim alanı olan çöp adasına gönderilmesini istemektedir. Sebebinin ise köpeklerin şehir insanlarına bulaştırdığı bir grip türünden ötürü olduğunu söylemektedir ancak izledikçe ve hikaye bize geçtikçe aslen, eski bir samuray geleneğinin ve atalarından kalma nefretin üzerine böyle bir eylemin gerçekleştiğini öğreniyoruz.
Yönetmen, elbette bir macerayı neyin oluşturduğuna dair alışılmadık ve orijinal fikirlere sahip; kendisine has dövüş sahneleri bir kuklacı gibi göze çarpıyor. Hiç acelesi olmayan, daha tutarlı, aşırı sabır gösteren ve nabzı zorlamayan bir tempo eşliğinde ilerliyor hikaye. Wes Anderson'un en göz kamaştırıcı filmi olarak bilinen "Budapeşte Oteli"ni izledik. Bu film de aynı kabuğa sahip; tempo, çizgi dizayn, harika eşleşmeler, sevimli-sevimsiz karakterler ve kaprisli sert parçalara dikkat çekiyor.
Burada yönetmenin anlatmak istediği, görsel olarak verdiği resim ve alt metin ise şu: İnsanlar tamamen paranoyak ve iletişimsiz sarmal bir korkuya sahip, endişeli ve kaygılı bir profil çizerken hayvanlar, daha uysal, iletişime açık, paylaşımcı, kendi tür problemlerini aşmış, farklı renge ve ırka sahip olsa da oturup birlikte politika yapabilen ve iletişim kurabilen bir kabuğa sahip. Anlatı, bu tarz yönetmenlerin elinden çıkınca çok şık ve şaşırtıcı duruyor.
Facebook Yorumları