Puslu Manzaralar, bir yolculuk filmidir. İki çocuğun Almanya'da yaşadığını düşündükleri babalarını bulmak için çıktıkları amansız yolculuğa odaklanıyor.

Ama biliyor musunuz, ruhumuz bir kuş gibidir.

Theo Angelopoulos'un sisler içindeki manzarası, iki kardeşin babalarını arayışı hakkında oldukça güzel bir giriş sahnesidir. 1988 yılına ait bu resmi çevreleyen pus, görsel lezzet türünün oldukça göz alıcı ve unutulmaz bir örneğidir.

Puslu Manzaralar, kendisini bir yolculuk filmi olarak tanımlar; küçük birkaç kuşun yolculuğu gibi. İki çocuğun Almanya'da yaşadığına inandıkları babalarını arayışlarının hüzünlü bir finalidir.

Çıktıkları yolculuk kolay değil...

Yunanistan'dan Almanya'ya giden koca bir trenin yolcu vagonunda, daha önce yüzünü görmedikleri babalarını arayan 14 yaşındaki Voula ve 5 yaşındaki Alexander ile birlikte Angelopoulos da bir arayış içerisindedir. Bu kişisel serüven, kendilerini bilmedikleri bir sokak köşesinde bulmalarıyla başlar. Kar yağar, dışarıda şenlik müziği duyulur. Bu sesler ve görüntüler, bir nevi çocukluktan yetişkinliğe geçiş yolculuklarının puslu manzaralarıdır.

Angelopoulos filmlerinde genelde gerçekle hayal arasındaki sınır hayli bulanıkken, Puslu Manzaralar aradaki perdeyi ortadan kaldırıyor ve hayal edilenin gerçek kadar elle tutulabilir olduğu bir dünya çiziyor. Henüz filmin başlarında Almanya'da yaşayan baba hikayesinin bir yalan olduğunu öğreniyoruz fakat çocuklar bu yalana körü körüne inanmayı, hayal kurmayı sürdürmeyi yeğliyor. Babalarına hayali mektuplar yazıp düşlerinde ondan gelecek cevabı bekliyorlar.

Yönetmenin kamerası her ne kadar çocuklara odaklanmış gibi görünse de arka planda Yunanistan'ın halini de kaydediyor. Sıra dışı inşaatlar, devasa makineler ve kum taşıyan kamyon konvoyları, salon bulamadıkları için oyunları sergilenmeyen oyuncular... 80'lerin Yunanistan'ının yaşadığı, bizim de pek yabancısı olmadığımız değişim "Puslu Manzaralar"a damgasını vuruyor.

Angelopoulos, ayrıca bu gençlik destanını mevsimsel bir kısıtlama ile daha da güzelleştiriyor. Bu çocukların kötü durumunu duygusal bir mercek aracılığıyla göstermek yerine, geçmeleri gereken kötü dünyayı puslu hale getirerek çocukları yetişkin dünyasından kurtarıyor. Çıktıkları bu yolculukta, karşılarına çıkacak her türlü kötülüğe ve zorluğa göğüs gerecek, bir yalan dahi olsa babalarını bulmaya dair tüm enerjilerini koruyacaktır.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları