40 yıl sonra Keloğlan ve arkadaşları, Cankız'ın çağrısı üzerine geri dönerler.

"Bir varmış, bir yokmuş..."

"Ah benim saf, kel oğlum, ola ola Sultan'ın kızına mı aşık oldun? Yes... mother." Dürüst olacağım, Keloğlan'ın gerçek ve aksiyonu bir araya getiren klasik tasvirini yeniden canlandırma niyetini ilk duyduğumda, "Nasrettin Hoca" ve "Keloğlan" ile büyüyen jenerasyona ait birisi olarak aşırı heyecanlandım diyebilirim. "Ama" haftalar sonra karşımıza çıkan fragmanın ardından tüm olumlu düşüncelerim değişti açıkçası. Çok kötümser olmayacağım, hayal kırıklığına da uğramadım ancak Tv'de izlediğimiz yapımların dışında bir şeyle karşılaşacağımı düşünmek de en doğal hakkım.

Keloğlan, sadece tüm zamanların en çok sevilen yerel kahramanı değil, aynı zamanda belli bir yaş kitlesi için ikonik bir öğreticidir. Masalı ve hikayesi eskimeyen klasikler ile temkinli bir şekilde devam eden bir ikon... Orijinalin yayınlanmasından yıllar sonra doğmuş olmamıza rağmen, Türk masallarının en tanınmış karakterlerinden birisi olan, kurnazlığı ve saflığı ile herkesin gönlünde yer almış, saçı olmayan fakat zekası ve sevimliliği ile tanınan bir kahramanın bu adaptasyonu kişisel olarak beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Neredeyse "Disney Channel ve Pixar'ın sunumuyla Keloğlan, Broadway müzikalinde sizlerle beraber!" diye başlık görsek şaşırmayacağımız bir resim ve fragman sunumuna sahip. Tabii ki yapımcıları suçlamıyorum. Sonuçta yaptıkları işin geri dönüşünün olması ve bunun için farklı ve yeni şeyler düşünmeleri kadar doğalı yok. Belki de yeni jenerasyon böyle bir şeyler istiyor. Hak verebilirim, yani yakında Nasrettin Hoca'nın ne tür bir tasviri ile karşılaşacağız merak etmiyor da değilim.

40 yıl sonra çocuklara ve doğaya hitap etmek için yeni bir bakış açısına ihtiyaç duyduğumuz bir anda yoksul ve köylü bir kadının kel oğlu kurnazlığıyla, zaman zaman çokça yardımcı olan bir karakterin misafir ettiği olağanüstü güçlerle veya ana yardımcısı olan masalsı yeteneklere sahip tüylü dostu Karakaçan aracılığıyla doğayı ve tüylü dostlarını tipik kötülerden korumak için zorlu ve eğlenceli bir mücadele verir.

Animasyonlu Keloğlan'ı canlandıran "Atilla Doğukan Türkyılmaz" orijinale pek de yakın sayılmayan ve vasat performans sergileyen genç olarak aslında ilgi çekici ve akılda kalıcıdır. Karakterin özünü, sesine ve onun tavırlarına kaptırır ve "Rüştü Asyalı"nın seyircinin üzerinde bıraktığı etkiyi, yıllar sonra yeni bir kan olarak tekrar sağlar. Alışık olduğumuz yamalı hırkasının ve fesinin dışında parlak ve sükse bir giyim tarzına ve elit bir tavra sahip olan Keloğlan, bilinen görünümünün dışına çıkıyor. Saçını kazıtmış bir kolejli...

"Kuyucaklı Yusuf" ve" Son Hava Bükücü"deki karakter seçimleri ve başarısızlığı aklıma her geldiğinde gözlerimi yoruyor. Ara sıra bizleri hayal kırıklığına uğratan sektör, her ne kadar ticari amaç güderek  dikkat çekici projeler sunmuş olsa da maalesef bu tür klasik restorasyonlar ile yeni ve yerel karakter-orijin uyumunu ve zorluğunu  tekrar ediyor.

Doğadaki canlı türlerinin ve Cankız'ın çağrısına kayıtsız kalmamış olmasına rağmen Keloğlan'ın, klasiğin dışındaki hikayesi ile normal olduğunu söylemeliyim. Ben gülmedim, ağlamadım, şaşırmadım ama bir aile filmi izleyicisinin iyi zaman geçirmesini sağlayacak iyi niyetine dikkat çekebilirim. Sunulan resmin gerçekten hoşuma gitmediğini tekrar söylemek istiyorum. Bilgisayar grafikleri aşırı denenmiş ve test edilmiş. Nostaljik hikayesinin dışında büyülü efektlere sahip olmasa da büyük ekranda iyi zaman geçirebilirsiniz.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları