"İş bilenin, kılıç kuşananın."
70'ler, 80'ler, 90'lar, 2000'ler ve 10'lar denildiğinde akla gelen en ikonik aksiyon starları Sylvester Stallone ve Arnold Schwarzenegger'i 2013 yılında "Kaçış Planı" ve "Cehennem Melekleri" adı altında bir arada gördük ve diğer bilinen aksiyon-starlarını da tekrar tekrar bir arada, ellerinde bulunan son cephaneleri harcarken izledik. Güzel bir deneyimin ardından "Kaçış Planı 2"de Sylvester'ı, artık suç ortağı olmadan tek başına seyrediyoruz. Bu kez kaçmak için de bir vali yerine kendi ekibine güvenmek zorunda.
Karşımıza çıkan, suç dünyasının yaratmış olduğu kahramanların -sosyolojik ve psikolojik nedenleri ve yansımaları ne olursa olsun- içeride geçirdikleri hayatın bilindik "Tatar Ramazan" adaptasyonu yerine, kök salma, uyum süreci dışına çıkma ve ellerinden alınan özgürlüğe kavuşabilmek için iyi bir plan peşinde koşmaları gereken ve kurtulmak istedikleri kapalı alan fobisinin o karanlık yolundan kaçma fikri biz izleyiciler için her zaman daha büyük bir ilgi odağına sahip olmuştur.
Beyaz perde bize her zaman yüzleşmek istemediğimiz, rahatsız edici ya da cesaret gerektiren, sorumluluk almaktan korktuğumuz eksik yanlarımızı, adaleli ve gözü kara aktörler sayesinde ilham verici ve kurgusal eyleme dayalı iyi ve kötü taraflarını törpüleyerek sunar. Metropollerin durmadan çoğalttığı suçu, şehveti, kanı, şiddeti ve hızı öylesine albenili bir şekilde sunar ki... "Esaretin Bedeli" ve "Alcatraz'dan Kaçış"ı akla getiren adım takibin ve kendi kişisel yoluyla insanlığın içindeki kötülüğün bizi arındıracağına yönelik yaklaşımın vurgulandığı B kalite aksiyon-gerilimin, sinema açısından devam ediyor olmasını istiyorum bu tarz filmleri görünce.
Film her ne kadar 90'lar için yeterli kaliteye sahip olsa da 2018 dünyasında pek bir işlerliğe sahip gibi görünmüyor. Yenilikten uzak yapılan planın yalın duruşu, eşsiz duyarlılığının sadece Sylvester Stallone'un saygı duyulan geçmişine ve kariyerine dayalı duruyor olması gözden kaçmıyor.
Film, aslında ciddi bir şey denemek yerine orijinal aksiyon anlatımı dışına çıkıyor. Bilinen aksiyon şablonuna uygun bir şeyi izleyip izlememek tamamen kişisel bir seçim olsa da takıldığımız asıl konunun bu olmadığını belirtmek gerekir. Asıl dikkat edilmesi gereken, sektörün yaşlı kurtları "Cüneyt Arkın", "Kadir İnanır", "Robert De Niro" ve "Al Pacino" gibi saygın ve kalitesi tartışılmaz aktörlerin neden bu tür kalitesiz filmlerde sırf para için yer aldığı ve kendi saygınlıklarını tartışılır hale soktuğudur. Aklımızı çokça karıştıran konulardan birine ışık tutuyor bu sorular.
Facebook Yorumları