"Biri seni duvara sıkıştırdığı zaman, o lanet duvarı hemen yıkmaya başla."
Mükemmel bir üniversitede okumuş, doğal bir zekaya ve üst düzey hafızaya sahip Mike Ross, başkaları için sınava girerek geçimini sağlamaktadır. Harvey Spector, New York'un en iyi kurumsal avukatlarından birisidir ve sadece Harvard Hukuk mezunlarının işe alındığı bir hukuk bürosu olan Person Hukuk'ta kıdemli ortaklığa yükselmiş başarılı bir avukattır.
Bir rastlantı sonucu, olasılığı düşük de olsa mucizevi bir şekilde karşılaşırlar. Harvey ve Mike bu görsel öyküyü izlenir kılan tek şeydir. Etrafta olup bitenler korkunç birer klişe gibi görünmektedir. Her şeyin yüceltildiği ve alçaltıldığı bir dünyada önemli olanın adalet kavramı olduğu, bir ofis odasında geçen, tamamen diyalog ve tutumlara dayanan bir hikaye.
İlk sunum, bu ikilinin mücadele etmeleri ve girdikleri tüm davaları kazanmaları ile alakalıdır. Bir sonraki seviye her şeyi hızlandırır; kabul görülen strateji tutar ve tüm davalar sonuçlanır.
Hikaye ve karakter bir hit haline gelirken bu uyum sayesinde yazarlar, senaryo ve karakterleri ilerleyen sorunlara doğru devam ettirerek hikayeyi geniş alanlara yayarlar ve keşfetme özgürlüğü kazandırırlar. Arada elinden kaçırıyor gibi olsa da karakterler, gösteriyi tekrar bir arada tuttu diyebiliriz.
Her ne kadar başkarakterlerin maske taktığı, gerçek yüzlerini ve kimliklerini ifşa edecekleri o anı bekliyor olsam da böyle bir şeyin gerçekleşmeme olasılığı da yüksek. Belki de ön yargılara dayalı bir paranoyadır bu? İlerleyen bölümlerde karşılaşabileceğimiz çarpıcı ve sakin tepkiler, hukuk çalışanlarının nasıl bir psikolojik evrede olduklarına dikkat çekiyor.
Hikayenin, iki önemli karakterin yanı sıra daha ilgi çekici ilişkilerle dolu bir ofis grubunun kadrosuna değinmesini ve New York şehrinin o güzel arka fonu eşliğinde bir araya getirilmiş bu karakterlerin, orijinal ve keskin senaryo ile mükemmel bir şekilde dengelenmesine şahit oluyoruz.
Facebook Yorumları