Bir avuç suçlu, hırsız ve soğukkanlı katilin heyecanlı maceralar yaşamasını beklemek normal, ama yaşadıklarının insana aynı zamanda komik gelmesi hiç de normal bir şey değil.

"Senin hislerinle ben kıçımı silerim."

Alt metnini Yunan mitolojisinden alan, kendi geleneklerine bağlı "Soprano Ailesi", modern yaşamda duyduğumuz Yunan hikayelerine ve kıssalarına bir analog kadar yakındır. "Zeus"un arketipleri, uzun süredir acı çeken Hera, Oracles, Sibyls, Virginali ve Persephone karakterleri başka isimler ile karşımıza çıkmaktadır.

Şimşek tanrısı olarak bilinen Zeus'un sadece ölümlü kadınları baştan çıkarması, habercileri ve muhabirleri, her ne kadar yükseklerde görünen gücün her şeye hakim kudretli tasvirini zayıflatıyor olsa da derin tutku ve duyguları ayıran "Soprano Ailesi", bu dürtü ve duyguların büyük gücü nasıl yok ettiğini en tepedekileri ele alarak sunar.

Zeus ve ailesinin bilinen sorunlu hikayesinin dışında, bilinen-bilinmeyen ayıplı hikayeye pek girmez. Klasik hikayenin parçalı serüvenlerini sunar önümüze. "Zeus" gerçek dünyada "Tony Soprano" adıyla çıkar karşımıza. Tanrıların kana susamışlıklarına, zalimliklerine, ölümlülere olan ilgisizliklerine ve bu kadar insani özelliğin neredeyse katlanılamaz insanlık dışı anlatımına rağmen, bazen büyük bilgelik ve nezaket gösterdiklerini de unutmamak gerekir. "Tanrılar ve Soprano Ailesi" bizlerle, ölümlülerle birleşirler. Şahsen "mafya" olarak genel bir kalıba oturtmaya çalıştığınızda tıpkı doğada olduğu gibi "orada" olmanın bir tür gerçekliği varmış gibi görünür ve asla bize öfkelenmelerini istemem.

Şimdi Sopranos'taki "ölümlü tanrılarla" olan bu benzetmenin, yapımcı tarafından bilerek yapıldığından eminim. Bir farkındalığa sahip olabilir elbette. Soprano'nun Yunanlılara doğrudan geri dönmesi de sürpriz değil. Sicilya ve İtalyan kültürüne olan bu tutku ile binlerce yıldır süren şiddetin ve cinselliğin "araya girmemesi", gerçeklik açısından pek mümkün olmazdı.

Greko-romen mitlerinin büyüklüğü, tam olarak kötülüğün insan kapasitesi için canlı, kapsamlı, görkemli bir biçimde sunulma derinliğindedir. Efsaneler, tutkuya itilmiş olsa da varabileceğimiz aşırı noktalardır. Yazar grubunun dehası, gangsterlerin kültürel cazibesini Yunanlılara layık bir mitolojiye dönüştürmesidir. Soprano'nun şiddeti yücelteceğini düşünenlerin bir klasik edebiyat araştırması yapması gereklidir. Shakespeare, İlber Ortaylı, Halil İnalcık okuyabilir, olmadı Tv karşısına geçip gündemi ve cehennemi takip edebilirler. Irak, Suriye ve öncesi-sonrası ile şiddet dolu bir dünyada yaşadığımızı fark edin. Hikaye ve bağlamı nasıl sindireceğinizi araştırın. Çünkü dizi sürekli olarak şiddeti, sebep-sonuç ilişkisi altından sunar.

İşte "Soprano ve Oz" deneyimi, böyle bir şey. Eğer daha fazla derinleştirmek isterseniz trajedilere ve orijinal kaynaklara göz gezdirin. Eğer efsaneleri biliyor ve gerçek hayata nasıl geçtiklerini hareketli bir şekilde görmek istiyorsanız bu seri, size tam olarak bunu vermektedir.

"Soprano Ailesi" ahlaki seçimler ve sonuçlar ile ilgilidir.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları