Durumumuzu artık değiştiremediğimizde kendimizi değiştirmeye mecbur kalırız.
Başka türlü hapishane.
Zamanında Jim Carrey'nin modern dünyada tanrıyı bulmaya çalışmak üzerine konuştuğu bir video kaydı dinlemiştim; kendi halimize bırakıldığımızda Tanrı yerine dünyevi şeyler aradığımızdan ve bu mülkün, paranın, dış görünüşün ve gücün bizi tatmin edeceğini düşündüğümüzden bahsediyordu. Oysa bunların bir şakadan ibaret olduğu ortaya çıkacaktır.
Çünkü hepsi sadece sahne dekoruydu; hesabımızı ödeyip bu dünyadan çıkış yaptığımızda her şeyi gökyüzündeki uludekor efendisine geri vermek zorundaydık. Bunları sadece 'Ödünç aldık!' demişti o komedyen, 'Bizim değiller.'
Kendimizi tanımaya ve şifa bulmaya giden yolda en büyük engelimiz değişime karşı direncimiz olacaktır. Yusuf da on iki yıl önce girdiği cezaevinde ölümcül bir hastalığa yakalanmasının ardından artık serbesttir.
Eve geldiğinde dünyayı tanımak ve değişmek isteyecektir. Bunu etrafındaki herkese söyler, kendine defalarca bunu itiraf eder. Fakat geçen zaman hiçbir şeyi değiştirmez. Aslında buna bir anlam vermesek de direnç gösterir. Değişim korkutur çünkü tanıdığımız şeyler, bilmediğimiz korkulardan daha güvenli, daha iyi gelir.
Değişim süreci bizi ürkütür çünkü değişim bir boşluğa düşmektir. Geçiş döneminde boşluklar hep yaşanır çünkü bir yaşam biçimine bizi bağlayan ipleri kesip diğer bir yaşam biçimine doğru tek başına yürümemizi gerektirir. Elimizden tutan olmaz, bu yol tek başına yürümemiz gereken zorlu bir yoldur. İşte orada kendimizi kaybolmuş, korkmuş, yalnız ve karmaşada hissederiz.
Facebook Yorumları