Bu film de, hiç şüphesiz 'Abidin Dino' tablosu kadar izleyicileri içine çekmeye ve düşünmeye davet eden bir sanat eseri.
Nuh Tufanı düşünüldüğünde sadece Hz. Nuh'a ne olduğu değil, canlı olarak ana karaya ayak basan atalarımızı da düşünüyorum. Onlara da fırtına sonrası bir şeyler oldu: büyük bir felakete şahit olmak gibi. İnsan genlerimizin içinde bir yerde yuvalanmış eski genlerin nitelikleri var: saldırganlık, egemenlik ve merak gibi 80.000 yıl öncesine ait şeyler. Nuh Tepesi, modern Sapiens ve çocukları hakkında bilimsel bir filmdir.
Bir baba oğul hikayesi olan Nuh Tepesi, aile sorunları, ölüm ve dini çatışmalar hakkında tekrar eden birçok sorunu yansıtıyor. Film, ölümcül hastalığa yakalanan İbrahim ve oğlu Ömer üzerine yoğunlaşır. İbrahim'in son arzusu, çocukken diktiğini söylediği bir ağacın altına gömülmektir. Sorun ağacın dikildiği toprağın artık Nuh Ağacı adı verilen kutsal bir alan haline gelmesidir. Yerel halk İbrahim'in bu ağacı diktiğine inanmaz.
Köylüler ağacın büyük Tufan sonrası Peygamber Hz. Nuh tarafından dikildiğine oldukça emindir. Bu yönden ağacı çevreleyen alana kazma sallamak kutsala saygısızlık olarak yorumlanacaktır. İbrahim ise resmi olarak toprağın sahibi olduğu konusunda iddialıdır; bu yüzden baba toprağına gömülmeye hakkı vardır
Ertürk, ilk uzun metraj filmi için kamera önünde olduğu gibi kamera arkasında da etkileyici bir ekibi bir araya getiriyor. Filmin kurgusunu Kynodontas, the Lobster, The Killing of a Sared Deer gibi filmlerde Yorgos Lanthimos ile çalışan ve yönetmenin son filmi The Favourite'deki başarılı Kurgusu ile Oscar adalığı kazanan Yorgos Mavropsaridis yapıyor.
Facebook Yorumları