Jean-Luc Godard en hümanist filmini sunabilmek adına genç tüketicileri mercek altına aldı.
Bir dönemin ruh halini yakalamak...
Jean-Luc Godard'ın son filmleriyle ilgili olan tek şey, ertesi gün daha iyi göründükleridir. Bu özellikle şu anda çok daha fazla seveceğiniz 'Masculin Feminin' için de geçerli.
Film, her biri ilginç bir başlık ile tanıtılan, farklı uzunluklarda 15 sahneden oluşuyor. Biri "Biz Marx ve Coca-Cola'nın çocuklarıyız," diyor, bir diğeri "Bize bir televizyon verin, bir de araba; özgürlüğümüzü elimizden alabilirsiniz". Tüketmenin toplumda nelere mal olduğunun bilinçli bir çıkarımını böylece kelimelerle yansıtıyor.
İlgiyi üzerine çeken bir adamla tanışırız, adı Paul. Hemen hemen her karede, Godard'ın ilk filmi Serseri Aşıklar'da yer alan Jean-Paul Belmondo, çizdiği sert adam imajının aksine bir imaj sergiler. Hastalıklı toplumun yarattığı hastalıklı bireyler ya da hastalıklı bireylerin yarattığı hastalıklı toplumlara ait bir gençtir Paul. Masculin Feminin, bir Luc Godard film karakteriymiş gibi konuşmaya ve ve yaşamaya çalışan gençler hakkında bir film olabilir.
Yer: Paris. Yıl: 1965. Gazetecilik mesleğini yapmaya çalışan Paul, arkadaşlarıyla birlikte sokaklardadır. Röportaj yaparken öte yandan da Vietnam Savaşı'nı protesto ederler. Konuştuğu pek çok insan arasından Paul'ün gözleri Madeleine'inkilerle buluşur. Madele ünlü olmanın hayalini kuran, henüz ilk stüdyo kaydını yapmış bir pop şarkıcısıdır. İkilinin arasında bir aşk filizlenir. Ancak Paul'den hoşlanan tek kişi Madeleine değildir.
Facebook Yorumları