"İnsanlar bir yaştan sonra değişmiyor bence, kötü yönleri daha da belirginleşiyor hatta."
Dünyaca ünlü yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan, "Kış Uykusu" ile kariyerinin zirve noktasına ulaşmış ve gücünün doruğundadır. Bu film üç saat gibi uzun bir süreye sahip olmasına rağmen, şimdiye kadar yapılmış en az sıkıcı filmlerinden biri olarak nitelendirilebilir. Zengin, etkileyici ve inanılmaz derecede güzel bir işe sahibiz.
Ceylan'ın 2011 yapımı "Bir Zamanlar Anadolu"sunda, dünden sonrası ve bugün gibi eşit olarak güvence altına alınmış, orta yaşlı bir adamın gündelik varoluşuna oldukça erişilebilir karakter çalışması, rahatça yenilenmiş bir otel sahibine dönüştü. Ve çok yönlü insan kalabalığı çalışmalarıyla uzak Anadolu ortamının çok ötesinde yankılanan, eş zamanlı olarak geniş, samimi olarak derinleşen bir enerjiye sahip sessiz bir film. Zorlu çalışma süresi ve sıkıcı başlığı sayesinde macera ve komedi pazarının hiç dikkatini çekmeyen, sadece kendisine biat eden tarikat üyelerinin ilgisine bırakılmış, özel ve titiz çalışma sonrası oluşturulan bol metafor sunumuyla ilerleyişi sınırlı kalmayacak bir hikaye.
Kapadokya'da yaşayan ve fakir bir çocuk olan İlyas, seyir halindeki bir kamyona taş atar ve ön koltukta oturan yolcunun kapalı penceresini parçalara ayırır. Araçtaki iki adamın yanı sıra seyirciye de saldırır İlyas. Uzun bir süre sonra İlyas'ın babası İsmail, şoför ve Aydın'ın çekingen bir mesafeden sessiz ve uzak zoraki iletişimleri, ev içindeki bir adamın etrafındaki ıstırabın ve ilgisizliğin çok küçük bir örneğidir.
"Ben basit bir adamım ve işin kötüsü, galiba öyle de kalmak istiyorum."
Oyunculuk kariyeri sonrası, yerel gazete için yazdığı düzenli köşe yazıları nedeniyle küçük bir kasaba şehrine yerleşen saçları kırlaşmış Aydın, çoğu zaman pasif ve sakin bir yaşam sürmektedir. Eğitimli ve varlıklı biridir. Bir gün kitap haline getirmeyi umduğu bolca bilgi ve birikime sahip, yaşça küçük eşi Nihal ile küçük bir otel işletirler. Aynı zamanda kısa bir süre önce borç tahsildarı göndermek zorunda kaldığı İsmail'in de ev sahibidir.
Hikaye en nihayetinde 1. perdeden sonra bu konuya tekrar geri dönecek olsa da asıl dikkat çeken şey, sinemanın geleneksel terbiye mekanizmasından uzaklaştığıdır. Aydın'ın birkaç ay önce boşanmış kız kardeşi Necla'ya karşı uzun süredir devam eden ve açıkça dile getirilmeyen kıskançlığının, karakterine dönüşmesi gibi.
"Kış Uykusu"nda tartışılan ahlaki tanımlar, verdiğimiz kararlar ve sunduğumuz görüntüler hakkında ihtiyacı olanlara uzanmayı seçtiğimiz bir lütuf ve empati derecesi vardır. Aydın, bencilce ve gönül rahatlığıyla inanç ve duygu meselelerine büyük ölçüde zaman ayıran, duygularını entelektüel kabuğunun altına gizleyen ve yaralanmalar sonrası olgunlaşmış derisi ile duygularını uygulayan bir adamdır.
Facebook Yorumları