"Bir martıydım ben, gökyüzüyle masmavi denizlerin arasında ince bir çizgi gibi duran bir martı."
Kocası ve fazla kilolarıyla ilgili ciddi problemleri olan şişman bir kadının, her gün diyet ve bol bol yürüyüş yapması gerekirken bu film, fazla kiloları aşırı ve üst seviye bir sorun klasmanına taşıyarak çok sanatsal bir anlatı sunuyor. Ve bu anlatımdaki partneri ise hastanesine yeni gelen, ölüm orucuna başlamış Kerem adında bir hükümlü. Her ikisinin de yaşamsal endişelerine değinen hür iradelerinin nasıl asosyal sonuçlar sunduğuna şahit oluyoruz. Sıska ve şişman birisinin diyalogları çok rahatsız edici derecede dram sunmaktadır. Birisinin gıda takviyesi yapması diğerinin de biraz bunu azaltması gerekirken haklı bir duruş içine girdiğine inanan bir hükümlü ve akşam yemeği saatini bekleyen bir hemşirenin gözünden klas bir "Başka Film" izliyoruz.
Öykünün başından sonuna kadar ruhsal olarak parçalanmış iki karakter izlemekteyiz. Kendinden nefret eden iki karakter var ve bize inandırıcı gelmese de hemşire Leyla'nın aşırı duygusal birisi olması durumu kurtarıyor. Ağır başlı bir mahkum olan Kerem ise aslında güçsüz bir duruşa sahip.
Gerçek-kurgu karışımı bir hikaye olan, düşük tempoda ilerleyen bu anlatının, işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis yatması gerekirken "kendisine" göre haklı bir sebep sonrası hapishane yönetimini boykot amaçlı greve kalkışan, ruhu içinden çıkıp gitmiş gibi görünen, yaşlı bir adam hüviyetine sahip ve bütün vücut değerlerinin yarısından fazlasını harcadığı belirgin olan birisi ve tüm vücut değerleri fazlasıyla yerinde duran aşırı iki mutsuz insanın dış ülkelere pazarlamış olduğumuz sanat filmlerinde bol bol kullandığımız "boğaz" ve "martı"lar arasında, düşük bir tempoda, kısa kısa diyaloglar halinde ilerleyişine tanık oluyoruz.
Film özgürlüğü kutlar gibi bir tavra sahip ve insanoğlunun inatçı ruhunu yansıtıyor. Başlangıçta hayatta kalmamız, üzerimize düşen sorunlarla yüzleşmemiz, kendimize biçmiş olduğumuz rolleri başarıyla yerine getirmemiz ve sonrasında aşmamız gereken kronolojik sorunları aşmamız gerekirken sadece tek bir soruna takılıp kalmak, farkında olmadığımız ve bizler için en değerli şeylerden biri olan zamanı ve öz saygımızı yitirmek ne kadar entelektüel ve sanatsal duruyor.
Facebook Yorumları