Nuri Bilge Ceylan, kasabayla başlayıp Mayıs sıkıntısıyla sürdürdüğü "pastoral senfoni"yi, bu kez koskoca bir kentin, İstanbul'un, karmaşa ve gürültüsüyle birleştiriyor.

Yer: İstanbul, Mevsim: Kış

Uzak, mesafe duygusuyla ilgili şiirsel bir filmdir. İnsanlar arasındaki mesafe, bir kadın ile bir erkek arasındaki mesafe, şehir ve kırsal yerler arasındaki mesafe hikayenin odak noktası olarak işler; bu odak noktası, iki ana karakter Mahmut ve Yusuf  ile anlatılmaktadır.

Uzak, İstanbul'da kışın derinliklerine kuruludur. Yolları ve kaldırımları kaplayan kar, boğaz, geniş ve gri kütlenin arka planına uzanıyor. Şehrin Avrupa Yakası'nda yaşam devam ediyor ancak görünen o ki kimse, gerçekten iç mekanda veya dış mekanda sosyalleşerek zamanını geçirmek istemiyor.

Bu, Nuri Bilge Ceylan'ın iki kahramanına odaklanan üçüncü uzun metraj filmidir. Yusuf yaşadığı semti yeni iş bulma hayaliyle terk eder ve en yakın akrabası kuzeni Mahmut'u ziyaret eder. Başlangıçta iyimser olan Yusuf, zamanla iş bulmanın beklendiği kadar kolay olmadığını keşfeder ve günlerinin çoğunu ya sokaklarda dolaşarak ya da televizyon karşısında dinlenerek geçirir. Bu arada Mahmut, kariyerini başarılı bir fotoğrafçı olarak sürdürürken Yusuf'un varlığına gün geçtikçe tahammül edemez hale gelir.

Modern yabancı.

Bu basit planlı anlatım Ceylan için, yabancılaşmanın egemen olduğu sert ve tahammülsüz bir dünya yaratıyor. Mahmut ve Yusuf apartman dairelerinin penceresinden dışarı ne zaman baksalar, diğer gri apartman bloklarının baskıcı görünümden başka bir şey göremezler. Mahmut, iyi geceler dilemek dışında Yusuf'la nadiren konuşur ve misafirine adeta bir kamburmuş gibi davranır. Bir karede Mahmut, Yusuf'un ayakkabılarını koklar ve dolaba koymadan önce ayakkabıya ve odaya sprey sıkar. Yusuf caddelerde yürürken İstanbul'un çoğunun onu tanımak istemediğine ve varlığından huzursuzluk duyduğuna inanmaya başlar; yeni kurduğu her iletişim çabası, tek cümleli cevaplarla sonuçlanır.

Başarılı bir fotoğrafçı olan Mahmut, dışarıdan başarılı biri gibi görünmesine rağmen ideallerinden uzaklaşmaya başlayan, yaşamının anlamını yitiren ve uzaklara gitmeyi düşleyen bir adamdır; çevresine eşit derecede mesafeli ve o denli yabancı. Yusuf ise tam aksine hayallerini gerçekleştirmek için İstanbul'a gelen bir gençtir. Minimalist bir sinema anlayışına sahip Ceylan, aramızdaki boşlukla ilgili teması anlatmak için garanti edilen sinema tarzıyla mesafe temasını pekiştiriyor ve hikaye boyunca tekrarlanan birkaç karede kendini belli ediyor. Bir barda Mahmut, başka bir kafede Yusuf; ikisi de aynı anda boğaza bakıyor. İki kuzen Mahmut'un dairesinde, televizyon açıkken oturuyor ve ikisi de televizyona bakmıyor; dikkatlerini çeken tek şey, karşılarındaki renksiz ve soluk duvar kağıdı.

Diğer sanat filmlerinde olduğu gibi, Ceylan'ın anlatımında da çok az diyalog var veya hiç konuşmayan karakterler, uzun çekimlerle yavaş bir tempoda ortaya çıkıyor. Önemli olan tamamen atmosfer; boğazın dikkatle durduğunu belirten karakterlerin görülmesi, bize elementlerin gücünü ve kahramanların bu gücü anlamadıklarını hatırlatıyor.

Uzak, Ceylan'ın daha önceki çalışmalarının bir benzerini sürdürürken, günümüzdeki kırsal ve şehir yaşamı arasındaki paralellikler ve farklılıklar üzerine odaklanarak daha fazla anlam düzeyi ortaya koyuyor.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları