"İki fare kaymak kovasına düşmüş; birinci fare çabucak pes edip boğulmuş, ikinci fare ise hiç vazgeçmemiş. O kadar çok çırpınmış ki o kaymağı tereyağı haline getirmiş ve yüzeye çıkıp kurtulmuş."
Çocukken herkes ileride nasıl biri olacağını hayal ederdi. Doktor, avukat, polis, pilot... zihnimizdeki mesleki model ne olursa olsun çokça çaba ve emek ister. Ama görünüşe göre hayallerimizi süsleyen model ve meslekleri kolaylıkla ve hayal kurmadan gerçekleştirmiş biri var: Frank Abagnele Jr.
Bir sürü kimliğe bürünebilen başarılı bir kopyacı. Henüz 19 yaşına bile basmamış bu genç, 1964-67 yılları arasında Pan-Am Havalimanı'nda pilot kimliğine bürünmüş ve yaklaşık üç milyon kilometre bedavaya uçmuş. Aynı dönem içerisinde Georgia'daki bir hastanenin pediatri bölümünde baş pratisyen olarak doktorluk, Louisiana eyaletinde de savcı yardımcılığı yapmış. Yakalandığında ABD tarihinin en genç ve cüretkar dolandırıcısı olarak kabul edilmişti. Bu çok donanımlı maskeci, kendi basmış olduğu sahte çeklerle birlikte 26 yabancı ülkede ve 50 eyalette yaklaşık 4 milyon doları zimmetine geçirmeyi başarmış bir ergen.
Babasına hayranlık duyan bu gencin, babasının çaresizlik ve mutsuzluğuna sebep olan kurumları ve sistemi nasıl dalga geçer gibi manipüle ettiğine tanık oluruz. Tabii ki de bu durum, polis güçlerinin ve özellikle de peşindeki ABD Dolandırıcılık Birimi'nin baş sorumlusu olan dedektif Carl'ın dikkatini çeker. Ailesinin dağılması ve babasının iflas etmesi sonrasında kişisel intikam almaya doğru yönlendirir ve hikayenin asıl dikkat çektiği "iz sürme" filmin asıl odak noktasıdır.
Öykü Frank Abagnele Jr.'ın kendisi tarafından yazılan, maceralarını anlattığı otobiyografik kitabı temel alıyor ve film yapımcılarının karakter, ilişki vb. konusunda dikkat çekici bir sanat eseri yaratmalarına kolaylık sağlıyor.
Aslında filme bakıldığında ortada bir kişilik yoktur. Gerçek Frank'in karizması, usta yönetmen Steven Spielberg'ün filme kişisel bir şeyler katmasına izin vermiyor ve sadece kitaba sadık kalmasına neden oluyor. Yönetmen ya da senaryo yazarları, devam eden konular hakkında kendi fikirlerini sunma olayına sahip değillerdir. Sadece kitabın bize ne anlattığını, karakterlere başında ve sonunda ne olduğunu gösterme hakkına sahiptirler.
Bu ticari yaklaşım filmi otomatik olarak kitaptan daha az ilgi çekici bir hale getirir. Seyircinin bir hikayede ihtiyaç duyduğu şey, diyalog ve monoloğun aksine gerçektir ve gerçekliğin ham anlatıya değil, daha eğlenceli ve ilginç bir anlatıma sahip olmasıdır. Film, kedi-fare iletişimine ve durmadan kaçmak ve kovalamak zorunda olan iki kişiye odaklanıyor.
Gerçek bir kimliği olmayan genç Frank bakıldığında bir asidir, kalıpların dışında düşünür ve bu sayede sistemin zayıflığını fark eder. Otorite ve rutine karşı ahlaki açıdan sorgulanabilir bir tavırla tehlikeli ve kalıcı olarak değişen bir yaşam sürmeye karar verir. Yalancı bir deha, eylemleri tartışmalı olarak değiştirilebilen kararsız bir kişilik.
Facebook Yorumları