Kızgın Boğa, orta sıklet bir boksörün dizginlenemeyen kariyer hırsının boksörün hayatına olan etkilerine odaklanıyor.

Scorsese ve De Niro iş birliğiyle ortaya çıkmış en iyi çalışmalardan biri...

Kızgın Boğa, 1941-64 yılları arasında İtalyan uyruklu orta sıklet boksör Jake LaMotta'nın kariyerine ve hayatının ringler içinde olduğu kadar dışındaki şiddete ve öfkeye odaklanır. Film, Scorsese'nin en zorlayıcı filmlerinden biri ve dürüst olmak gerekirse, tamamını izlemek ve bitirebilmek adına çok natüralist bir çalışma. Her ne kadar benim favorilerim "Taksi Sürücüsü" ve "Zindan Adası" olsa da, Kızgın Boğa da en iyi beş filminden biri diyebilirim.

Kızgın Boğa ile tanışmam 17 yaşımdayken gerçekleşmişti. Üsküdür'da parkın oralarda amaçsızca  gezerken kulenin yakınında korsan CD satıcısına rastlamış ve Kızgın Boğa'nın CD'sini satın almıştım. Uzun ve yorucu bir günün ardından her şey bittiğinde, kendimi bitkin ve halsiz hissetmiştim. Eğlenmek  ya da pozitif olmak  yerine, evin önüne park  etmiş arabalara tekme atmak gibi saçma sapan, öfkeli bir ruh hali içerisindeydim. Sanırım bu Scorsese etkisiydi.

Şampiyon olmak için, önce kendini yenmelisin....

Kızgın Boğa, bir boksörün dizginlenemez kariyer hırsının, boksörün hayatına olan etkilerine odaklanıyor. Her zaman en iyisi olmak için kendine zarar verecek derecede korkutucu bir hırs barındıran boksör Jake LaMotta, bu agresifliğini sadece ringde rakipleri üzerinde kullanmıyor, ringin dışındaki kardeşi ve eşine de yöneltiyor. Bu nedenle zaman içerisinde kariyerini kendi elleriyle un ufak ederken yakın çevresini de  yavaş yavaş kaybediyor.

Bu yükseliş ve düşüş hikayesi, bizlere hayatın bir merdiven gibi olduğunu hatırlatıyor; her çıkışın bir inişi olduğu ve her inişin bir çıkışı olduğu bir merdiven. Boksörün kendi sesinden anlatılan bu siyah-beyaz film, usta yönetmen Scorsese imzalı ve özellikle başroldeki karakteri canlandıran De Niro'nun muazzam performansı uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek türden.

Martin Scorsese, boks sporunun, spor ahlakının oluşmadığı durumlarda iç ve dış parazitler tarafından nasıl bir istismara ve sömürüye kaynaklık ettiğini, boksörün de izleyicisinin de birtakım simsarlar tarafından nasıl oyuna getirildiğini anlatıyor. Scorsese'nin en iyi yaptığı şey, insanın o vahşi doğasını  avucunun içi gibi bilen ve yöneten ring dünyasının çirkinliklerini ve içinde oluşabilecek yarayı, öfkeyi ve o beyaz yuvarlak savaş alanının cazibesini aynı yetkinlikle gözler önüne sermesi.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları