Sömürgeci bir subayın iç dünyasına ve inandıklarını sorgulamasına tanık oluyoruz.

"Sömürgeci soygununda kılıç ve haç, yan yana ve omuz omuza yürümüştür."

İlk bakışta mistik ekole sahip dünyaca tanınmış yönetmen Werner Herzog klasiğini andıran "Zama", 16. yüzyılın Güney Amerika'sında yolunu ve aklını kaybeden, hiçliğin içinde debelenen bir İspanyol fetihi hakkında. "Aguirre: Tanrının Gazabı" ile büyük benzerlik taşıyan bu yeni filmin merkezinde de Avrupalı kolonileştiricileri görmekteyiz. Bir de 18. yüzyılın sonunda Paraguay, İspanya Kraliyet Mahkemesinde hizmetli olarak görev yapan Don Diego Zama vardır karşımızda. Aguirre'de de olduğu gibi filmin bilinen tonu ayrışır ve az hareket, sakin görseller, giderek artan ve endişe uyandıran sessizlik sinir bozucu hale gelir.

Herzog, tüm bilinenlere rağmen mistik ve şaman inancına sahip olsa da Arjantinli yönetmen Martel, Herzog'un aksine daha sert bir sinematik şairdir. Antonie de Benedetto'nun aynı adlı 1958 tarihli klasik romanına harfi harfine dayanan "Zama", karanlık bir "kafkaesk" komedisinin kapağında yer alan politik bir tarza sahiptir. Mesaj, bir sömürgecinin dokunduğu her şeyi yok ettiği ama kolonizor kadar kendisinin de yavaş yavaş yok olduğudur.

Don Diego Zama için Batılı ve yerliler arasındaki ara buluculuk kötü bir şey değildir. Aksine medeniyetten uzak yerlileri cinsel ve fiziksel olarak suistimal etmek için uğraşan, onları zayıf birer böcek gibi gören Zama'nın bir süre sonra yerlileri kendi kontrolü altında tutma arzusunu kaybetmeye başladığına tanık oluruz. Yönetmenin ise daha öncesinde ABD sanat fuarlarında "Kutsal Kız" ve "Başsız Kadın" gibi çokça şaşkınlık uyandıran dikkat çekici yapımlarıyla kitleleri ikiye bölen filmlerinin yer aldığı, ciddi ve korkunç bir tarza sahip olduğunu öğreniriz.

"Zama" yönetmenin izleyiciye göstermekten pek rahatsız olmadığı bir olayın, kameranın dışında gerçekleşebileceği noktaya kadar zaman zaman şaşırtıcı bir şekilde eğik durabilir ancak film aynı zamanda iyi bir tarihsel işleyişin mottolarına da sahiptir. Karakterlerle alay eden Hawaii müziği de dahil olmak üzere içindeki her şey, bir noktaya doğru yönelir. Eylemden izole edilen bu imgeler, fethedilen bir bürokrasinin sadece anlayabildiği şeylere odaklanışını yansıtmaktadır.

Romanda birkaç yıl içinde ruhsal olarak değişerek ayrışan baş karakter "Zama"nın inancının düşüşü, üç yıl içinde yavaş yavaş gerçekleşir ve yıllar önceki hevesi, varoluşsal bir boşluğa düşerek türlü türlü parçalara ayrılır. Son yıllara doğru dünyayı hem görkemli hem de lanetli bir yer olarak görürüz ve film, gerçeküstücülüğe karşı nazik bir küçümseme ile yaklaşır. 

Dünya "Zama"yı yavaş yavaş yutmaktadır.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları