Bir gemi kazasından sağ kurtulan Pi isimli çocuk, kendini yırtıcı bir bengal kaplanıyla aynı filikayı paylaşırken bulur. Birlikte, doğanın ihtişam ve öfkesine karşı ayakta kalma mücadelesi verirken destansı bir maceraya atılırlar.

Bir çocuk, bir kaplan ve ucu bucağı olmayan güzellikte 3D bir okyanus.

Bir filmin sonu önemlidir.

Sonu sayesinde birçok film yükselir veya düşer. Ancak bazen fark yaratan bir ses yahut bir görüntü, filmi başka bir seviyeye taşır. Hikaye sonrası bile kulaktan kulağa dolaşır ve yeni müşterilerin merak konusu olur.

Pi'nin Yaşamı böyle bir filmdir. Zekice hazırlanmış yapısı, her ne kadar zorlayıcı olsa da bu sürece değiyor. Vahşi tutumu kitabı kadar derin olmasa da en azından onun kadar acımasız ve rahatsız edicidir. Fakat son her şeyi değiştirir; yükselir ve meraklar arasında kaybolur. Pi'nin Yaşamı bir sal, bir kaplan ve bir Hintli çocuk hakkında gibi görünebilir. Ancak tamamen hayal gücü ve din hakkındadır.

Hindistan'dan Kanada'ya giden bir yük gemisi, içindeki hemen hemen tüm canlılarla birlikte trajik bir fırtına sonrası batar. Bir cankurtaran filikası, Pasifik Okyanusu'nun ortasında yalnız kalır. Sandalın hayatta kalmayı başarabilen misafirleri ise bir sırtlan, kırık bacaklı bir zebra, bir orangutan, Richard Parker adında üç yüz kiloluk bir Bengal Kaplanı ve Pi adlı Hintli bir çocuktur.

Korku önemlidir, hayatta kalma arzusunu canlı tutar.

Pi'nin hayvanat bahçesi işleten ve hayvanlarıyla göç yoluna koyulan ailesi, batan gemide hayatlarını kaybetmiştir. Pi, kurtuluş yok gibi görünen bu uçsuz bucaksız okyanusta zayıf bir sandalda yanındaki hayvanlarla birlikte hayatta kalma savaşı verir ve keskin zekası ve zooloji bilgisiyle besin zincirine kurban gitmez. Fakat yine de Bengal Kaplanı ile teknede baş başa kalmıştır.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları