1996 yılında En İyi Yardımcı Erkek Oskar Ödülü'ne aday gösterilen ve tüm eleştirmenler tarafından ayakta alkışlanan Edward Norton'ın başrolde oynadığı bir Spike Lee filmi...

Mantıklı ve ölçülü; olgun bir film yapımcısından olgun bir film.

Yaptığımız seçimlerle ilgili.

'25. Saat' şu soruyu cevaplıyor: Özgür geçirebileceğiniz tek bir gününüz olsaydı ne yapardınız? Nereye giderdiniz, son saatlerinizi kiminle geçirirdiniz? Monty Brogan'ın son 24 saati... Üzerinde birkaç kilo eroin ile yakalandıktan sonra yedi yıl yatmak üzere hapishaneye gidecektir.

Monty Brogan'ın özgürlüğünün son 24 saatinde zaman hızla geriye akmaktadır. Bir zamanlar Manhattan'ın kralı olan Monty artık alıştığı yaşama -kendisine New York'un en gösterişli kulüplerinin kapılarını açan ama aynı zamanda da en yakın dostlarına yabancılaştıran yaşama- veda etmek üzeredir.

Son pişmanlık fayda eder mi?

Monty Brogan, özgürlüğünün son gününde eskiden tanıdığı insanlarla yeniden iletişim kurmaya çalışır. Bunların başında, uyuşturucu işine bulaşması nedeniyle her daim sorun yaşadığı babası vardır. Eski günlerdeki yakın arkadaşlarından Jacop ve Slaug ile de buluşur. Görüştükleri arasında kız arkadaşı Natalie de vardır. Kendisini polislere ihbar edenin o olup olmadığından bile emin değildir. Monty aslında hiçbir şeyden emin değildir. Tek emin olduğu şey önündeki zamanın hızla azaldığı ve yapması gereken tercihler olduğudur.

Spike Lee her zaman sorular sormayı, rahatsız karakterler yaratmayı ve riskli hikayelere el atmayı sevmiştir. Başkalarının genelde uzak durmayı tercih ettiği konuların peşinden gider. Bazıları onun sert ve muhalif tavırlarından hoşlanmayabilir çünkü oyunu beyazların kuralına göre oynamaz ve bu harikadır. Aksi takdirde 'Malcolm X' ve 'Doğru Şeyi Yap' gibi sert filmler olmazdı. Diyelim ki bu filmlerin bazıları iyi ya da kötü diye etiketlensin; konsept ve görüntü her zaman ilgi çekici olacaktır.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları